Magazin, insanın doğal "merak ve dedikodu" güdülerinin uzantısıdır. Özü itibariyle bulaşıcı bir alışkanlık değil, doğal ve içten gelen öğrenilmemiş, içgüdüsel bir dürtüdür. Psikolojik bir ihtiyaç olduğu kadar, sosyal bir olgu, öğrenme yeteneğimizin de bir sonucudur. Kırsal yerlerde köyün sakinleri, kasabalarda komşular, kentlerde sanat ve sosyete çevresi, ülkelerde siyasi kimlikler takip edilerek haklarında yorum yapılır. Televizyonun her eve girmesi, iletişim araçlarının yaygınlaşması ile magazin daha da gündeme yerleşmiştir.
Meraka dayanması nedeniyle, bugünün değil tüm zamanların alışkanlığıdır. Yakın çevrenizdeki eski insanları düşünün, onlar bile illa sokaktan geçenleri görebilecekleri bir pencere arkasında oturmayı yeğlerler. Eğer balkonu yoksa, pencere manzaralı değilse anahtar deliğine ve yan duvardan gelen seslere yönelirler.
Günümüzde psikolojik ve sosyolojik etkisini iyi bilen medya sektörü bu güdüyü kullanarak ticari kazanç elde etmeye, gündem değişikliği işine gelen çevreler de magazine prim verme yoluna gitmektedirler.
Hemen herşey kolaylıkla magazinleştirilebilir. Magazinel konu veya şahıs diye bir şey yoktur. Magazin yapmanın, magazini konuşmanın eğitimle de alakası yoktur. Statüsü ne olursa olsun ne kadar medenileşirse medenileşsin her insan magazine yatkındır. Olayları magazinleştirerek anlatmak öğrenmeyi ve akılda kalmayı da kolaylaştırdığından, profesyonel eğitimciler bile sıkıcı ve bilimsel konuşma metinlerini anlatırken magazinden yararlanır. Üstelik katılım artarak, odaklanma kolaylaşır. Profesyonel eğitimciler kadar en kurumsal şirketlerde bile üst düzey yöneticiler magazinle toplantılarına başlar ya da bitirir. O ana kadar dut yemiş gibi susan bülbüller, şakımaya başlar.
Yüksek tirajlı gazeteler ne kadar ciddi olurlarsa olsunlar devamlılıklarını magazine borçludurlar. Teknolojinin gelişmesiyle sanal platformlara taşınmış olan medya, görsel malzemelerle magazinel köşeleri çoğaltmışlardır. Plaza insanları iş arasında kaçamak olarak her gün bu magazinel olaylara göz atma ihtiyacı duyar.
O güne kadar kendi sosyal konumu gereği farklı bir hayat yaşayan bir çevreyi merak edenler için diziler yapılır. Diziler, gidip görme imkanı bulamadığınız yerlerin içinde geçen olayların sizin için kapınıza getirilmesi anlamıdadır. Böylece ultralüks yaşamı olan Ziyagil ailesinin yaşam alanını, alışkanlıklarını, kıyafetlerini görme fırsatınız olur. Ya da ağalık sistemi içindeki ilişkileri gözönüne seren aşiret dizileri "primetime" tahtına yerleşir. Kendisi gibi olanı merak etmez insan çünkü. Kendi sıradanlığı içinde görme fırsatı bulamadığı olay, yer ve kişileri merak eder.
Sanatçıların özel yaşamı kamuya açık mıdır tartışmaları bitmez. Yaptıkları işler gölgede kalacak denli özel ilişkilerinin detayına girilir.
Buna karşın herkesin hemfikir olduğu bir konu vardır: "magazin ayıptır, hiç kimse magazini takip etmez". İşte burada ikiyüzlülük başlar. Çünkü magazin içgüdüseldir, kaçınılmazdır, herkes hayatında en az bir kez magazinel eylemi gerçekleştirmiştir. İyi düşünün!
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder