3 Eylül 2010 Cuma

Bilim Kurgu Film Nasıl Olmalı?


Bence...
1-Düşündürmeli...
"Bir film izledim ve hayatım değişti" demek için oturuyorum ekran başına her seferinde. Vizyonumu genişletmeli çarmıha gerer gibi bilimkurgu bir film. İçimdeki sessiz sinemada sonsuza dek oynamalı. Film bittiğinde içimde devam etmeli varyasyonları. I'm Legend finalini beğenmedim bu yüzden. Tıpkı Signs'ın sonu gibi. Bir eksiklik hissiyle çıkıyorsun sinemadan. Dondurması elinden alınmış çocuk gibi kalıyorsun ortada. Ama mesela Contact ve Flat Liners filmlerinden sonra öyle mi ya? Ya da Artificial Intelligente, I robot filmlerinden sonra... Oturup düşün saatlerce ya gerçek olursa... Ya da izle üstüste. Butterfly Effect gibi, The Lawnmower(Bahçıvan) gibi. Close Encounters of the Third Kind gibi gizemini sonuna dek korumalı. Sıkmamalı ama rahatsız etmeli Event Horizon gibi.
2-İnandırıcılık dozu...
İnandırıcı olmayan bilimkurgu filmi 1980lerin uyduruk video korku filmleri kadar tatsız oluyor. Yasak Bölge 9 da ABD'nin hasır altı ettiği/edeceği haltları sergilediği ve el kamerasıyla çekildiğinden inandırıcılık dozu ne kadar yüksekti. Cliverfield gibi. El kamerası gerçekten empatiyi güçlendiren bir yöntem. Yerli malı yurdun malı bu tekniği bence her yönetmen kullanmalı. Moon filmi de basit bütçesiyle kafamıza kocaman bir soru işareti takabilmeyi başarmıştı. Şaşırtabilmeli yeri geldiğinde Back To The Future gibi. Total Recall gibi kahramanın yerinde olmaya özendirmeli. Planet Apes'teki kadar ironik olmalı. Bazen My Enemy kadar basit ama duyarlı bir konuya dayanmalı. Astronout's Wife'taki gibi içine korku ve şüphe damlatmalı. Jumper gibi çocukluk düşlerimizi kışkırtmalı.
3-Efektler...
Efekt dediğin bir farklılık yaratmalı. Efekt olması şart değil. Konunun efektin önüne geçtiği filmler de var. 1984 ve Fahreneight 451 gibi. Bir derdi var çünkü bu filmlerin. Abartılı olması şart da değil. Avatar diyelim. En çok da şu havada uçuşan hayat ağacının ışıltılı-nazlı tohumları kaldı mesela aklımda. Aynı rüyayı milyonlara izletmeyi başarmalı. Matrix'teki yanılsamalar kadar karmaşık, Red Planet'teki zamanın akışını gösteren sahne gibi büyüleyici olmalı. The Cube'deki gibi kesip atmalı bir yanımızı. Dökülmeliyiz blok blok bir anda. Fifth Elements'deki gibi başka boyuta kapı açmalı.
4-Yaratıklar...
Alien elbette ürkütücü ve tiksindirici görüntüsü ile kazınmıştır içime. Minority Report'taki kamçılı robot hayvancıklar da aklımdan çıkmaz. Star Wars'tan iki sevimli robot alalım, Terminatör'den akışkan metal bir düşman, Abyss'in renk cümbüşü ve meraklı yaratığı, Jurassic Park'tan otçul bir dinazor, Godzilla'dan aç dinazor yavruları ve E.T.
5-Seriye bağlanmamalı...
Sulandırıldı mı tadı kaçabilir bazı filmlerin. Bazılarınınsa devamı gelsin istersiniz. Matrix gibi. Anlatacak derdi varsa, açtığı parantez kapanmamışsa, kendini yenilemeyecekse seri olmasının anlamı yok. Star Wars serisi ileri ve geri giderek kronolojik ve mantıklı bir öykü anlatma derdindeydi. Ya da Terminatör...

Ama Sil Baştan diyelim de aşkı katalım bilimkurguya bakalım tadından yenecek mi? Bilim kurgu illa uzayda geçecek diye bir şart yok.

Gökten 12 Monkeys düşsün biz çıkalım kerevetine.

Hiç yorum yok: