28 Ekim 2010 Perşembe
Hastayım
25 Ekim 2010 Pazartesi
22 Ekim 2010 Cuma
Perde!
"Okuyoruz/dinliyoruz/izliyoruz ve düşünüyoruz. O halde varız!" dedik çıktık yola Keyfe Keder'le. Öyle hızlı ve doğal gelişti ki bu fikir... Karşı koyamadık.
İnsan ki yaşadığı sürece etkilenir bir şeylerden ya, paylaşmadıkça güzelleştiremez dünyasını. Paylaşmalı ki kendindeki yansımasını başkalarına yansıtıp yine başkalarından gelen rengi de tayfına katarak zenginleşsin.
Bizi etkileyen herşey olmalı bu blogta. Kitaplar... Albümler... Fotoğraflar... Filmler... Konserler... Bazen aynı süjeyi kendi açımızdan anlatmalı, bazen onun kulakarkasına bir çiçek eklemeli, bazen altını çizmeliyiz kalın kalın...
Bu paylaşım sürecine dahil olup daha interaktif olmak size kalmış. Yeni ufuklar açmak, bu iki kürekli iki direkli gemiye rota çizmek de sizin elinizde. Üfleyin salınsın gemimiz nefesinizle...
20 Ekim 2010 Çarşamba
Atatürk Filmleri
Kurtuluş savaşı, Cumhuriyet ve Atatürk konusunda daha çok film çekilmeli, daha çok yazılmalı bence. Özgür sinema daha çok üretmeli ve konuyu ayrı noktalardan aydınlatmalı. Dizileri de dahil edersek -kendi sözleriyle ifade edelim- "Beni görmek demek behemahal yüzümü görmek demek değildir" ise, gündemde kalması için didaktik tarzından kurtulmalı ve çoğalmalıdır.
Ne dersiniz?
15 Ekim 2010 Cuma
Savaş Filmleri
13 Ekim 2010 Çarşamba
RİNG
RİNG
usta bunlar yarım ökçe olacak
büyüyeceğim ayhan ışık ölecek
dibini sıyırdım çocukluğun
-eyvah-
düğünümde kar yağacak
gide gide bir öğüde dayandım
ölmeseydi de yine verseydi keşke
ellerimle indirdim mezara
-bile bile-
gençliğimi babama sunak yaptım
depozitomu getirdim gençliğimi geri verin
gelemem yanınıza orası çok derin
tersine açtığından güzeldir akşamsefası
-kalkıyor-
haydi çocukluğa bir-iki, beklemeyin!
Yatak fantazisi
Şimdi iş partneri yatağa oturtmakta. Mesela eve çıktınız. "Sana bi sürprizim var" deyip gözünü bağlıyor, yatağa atıyorsunuz. Sonra da hoop ipi çekince, kafasına çarpınca bayılıyo. Hatta ölebilir de ama önemli değil. Artık sonsuza kadar partneriniz sizin.
Yatak toplama derdi yok. Yatağı kaldır, çalışmaya devam. (İnekler için özel tasarım)
Tasarımlardan devam:)
11 Ekim 2010 Pazartesi
cinsel organımı teşhir ediyorum sevgili tamagoçilerim
ne? siz ne sandınız ki?
Yolu savcıdan geçen herkesle bir gün bir yerde buluşmak üzere
İnsan ömründe -ne yazık ki sevgili tamagoçilerim- yolu "oradan" geçmezse olmaz kişi, kurum ve mekanlar vardır ve yaşlandıkça illaki birine uğramak icap eder. Mesela tuvalet:))) Biliyorum bu açılış cümlesinden sonra bu gelmemeliydi ama hani zorunlu deyince aklıma geliverdi. Neyse bahsedeceğim yer orası değil.
Savcılar, hastaneler, noterler, askerlik şubeleri, ürologlar, jinekologlar, diş hekimleri, avukatlar ve nüfus dairelerini kastetmek istediğimi anlamışsınızdır. Benden daha zeki olduğunuza göre kesin anladınız. (Niye benden zeki dedim, saygımdan dolayı efendim, yoksa salak mısınız da diyebilirdim. Bilirsiniz lafımı esirgerim ben:))
Böyle yer ve kurumlar için söylenen tek söz vardır: Allah yolunu düşürmesin ama eksik de etmesin. (Amma attım kimse Allah noteri eksik etmesin demez lan:)) Ama şöyle de düşünecek olursak, savcı ve hakimler, düzeni sağlamak için vardırlar. Askerlik şubeleri adam etmek, noterler sinir etmek şey güvence vermek, eczaneler şifa vermek, diş hekimleri rahatlatmak için... Jinekolog ve ürologların ne için olduğunu yazmayacağım:P
Ben savcı gördüm! Ne yazıktır ki yolum savcıdan geçti. Haklı olduğum bir konu olduğu halde korkunç bakışlarından tırsmadım değil. Haa bu olay yeni değil. Davadan da aklandım. Zaten upuzun masumiyetimi anlatan bir savuma götürmüştüm. Olayın ne olduğunu bildiği için savcı da savunmamı alıp yana koydu, mesele seninle ilgili değil deyip kenara attı. İyi de ben günlerce acı çektim, kafa patlattım diyemedim. Kuyruğumu kıstırıp çıktım ama sevinsem mi üzülsem mi bilemedim.
Hastane de gördüm ben. Hem de çok küçük yaşlarda samimi olduk ki pek süt annemmiş gibi bahsedemeyeceğim kendisinden. Zaten süt kokmaz koridorları. Hastanelerin en korkunç yanı "evet sen?ziyaret saati doldu, geçemezsin" diyen görevlidir. Kalbimi gümbür gümbür gümbürdeten bunlardır.
Noter gördüm mü? Evet hem de 17 yaşımda. Diplomaları tasdikletmeden kayıt yaptıramıyorsun üniversiteye. Noter kuyruğundan nasibini almamış tamagoçim var mı? (Sessizliği yok diye algılıyorum.)
Askerlik şubesine geldik. Arkadaşlar buralardaki memur görünümlü arkadaşlara kanmayın. Onlar da sizi iki çift lafla "hizaya getirebiliyorlar". Akıllı olun, elinizi nereye koyacağınızı bilin:)
Ürolog ve jinekolog deyince niye pis pis sırıtıyorsunuz? Evet işim düştü oralara da... Bu konuya sırf(!) seksi çağrıştırsın da ratingim tavan yapsın benim de kıçım tavana vursun diye değiniyorum. Yoksa çok utangaçımdır. (Tabi tabii diyen tamagoçi kim?) Ürolog ve jinekologlar sırdaşımızdır, gardaşımızdır.
Diş hekimleri! "Üç kuruş için milletin ağız kokusunu çekenler" var ya işte bunlar, onlar. Diş hekimleri çok cazibelidir. Siz kaçtıkça daha da çekerler. Sonunda ağlaya zırlaya gidersiniz.
Avukatlar. "Avukat arkadaş" diye bi kavram vardır. Bu arkadaşlara tüm arkadaşları bir şey sorar. Siz de başınız sıkıştığında hemen çeviriverirsiniz. Zaten telefondaki çevirdiğiniz geyiğin uzamasından onlar aslında ne için aradığınızı hissederler. Bizim yüzümüzden asosyal olacaklar tamagoçilerim bırakın avukatların yakasını.
Bir yazımın daha sonuna gelmişken hepinizi öpüyorum sevgili tamagoçilerim:)
7 Ekim 2010 Perşembe
Yüzleşme
Erzincan'ın haber sitelerinden habercan.com'un haberine göre, 01 Ekim 2010 günü Erzincan Emniyet Müdürlüğü'ne gece saatlerinde şüpheli şahıs ihbarı geldi. İhbar doğrultusunda Erzincan Ordu Caddesi üzerinde bulunan bir iş hanına giden emniyet görevlileri yaptıkları araştırma sonucunda iş hanının bodrum katında bulunan mescitte verilen ihbara uyan bir şüpheli şahsı yakaladı. Emniyet görevlilerinin yaptıkları ilk sorguda şahsın Diyarbakır Bismil nüfusuna kayıtlı Aziz Çetin (23) olduğu anlaşıldı.
ÇOK BAŞARILI BİR ÖĞRENCİ
Yapılan ilk sorgusunda her hangi bir sabıka kaydı bulunmadığı öğrenilen Aziz Çetin’in polisin sorguyu daha da derinleştirmesi üzerine dram dolu yaşamı sorgu yapan polisleri bile şaşırttı. Erzincan Üniversitesi Eğitim Fakültesi Fen Bilgisi Öğretmenliği 2. sınıfında başarılı bir öğrenci olan Aziz Çetin'in çiftçilikle uğraşan babasından aldığı hasat parası ile kayıt yaptırdıktan sonra parasız kaldığı için yaklaşık 10 gündür çarşıların bodrumlarında bulunan mescitlerde, sokaklarda ve parklarda kaldığı tespit edildi.
DAHA ÖNCE DE ÜNİVERSİTEYİ KAZANMIŞ ANCAK OKUYAMAMIŞ
Okumak için inanılmaz bir azimle mücadele eden Aziz Çetin 2008 yılında Sivas Cumhuriyet Üniversitesi Jeoloji Mühendisliğini kazanmış ancak maddi imkansızlıklar nedeniyle bir hafta gittiği okulunu bırakarak ailesinin yanına dönmek zorunda kaldığı öğrenildi.
POLİSLER ÖĞRENCİYE SAHİP ÇIKTI
Karşılaştıkları duruma duyarsız kalmayan Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube personeli, 3 gündür aç olduğunu söyleyen Aziz Çetin’i sahiplendi. Polisler, giyecek ve temizlik ihtiyaçlarını giderdikten sonra aralarında topladıkları para ile Aziz Çetin’e yeni elbiseler aldılar.
Bu kadar sıkıntılı bir durumda olmasına rağmen kimseden yardım istemeyen Aziz Çetin, Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube personelinin yaptığı yardım karşısında duygulandı. Aziz Çetin’in ihtiyaçlarını giderdikten sonra Erzincan Emniyet Müdürlüğü Terörle Mücadele Şube personeli Çetin’i geçici bir süreliğine TEDAŞ İl Müdürlüğü misafir hanesine yerleştirdiler. Okuma azmi ile görenleri şaşırtan Aziz Çetin’in bu mücadelesi takdirleri üzerine topladı.
EĞİTİM MASRAFINI ÜNİVERSİTE ÜSTLENECEK
Haber üzerine konuştuğumuz habercan.com'un Sorumlu Yazı İşleri Müdürü Yasin Köz, hurriyet.com.tr'yi arayarak müjdeli haberi verdi. Çetin'in eğitim masraflarını Erzincan Üniversitesi üstlenecek.
6 Ekim 2010 Çarşamba
Öküze bağlayan adam modu
çok detaylı anlatacağım ve olacaklardan sorumlu değilim
(sen kaşındın depresüf ayusu:P)
bu hikayedeki bütün kişi ve olaylar hatta yemekler gerçektir
sabah evde kahvaltı ediim dedim 3 günlük bi kepek ekmeği köşesi bulup suya batırıp çıkardım yedim, peynir bile yok, zaten öööle uzun vakit de yok, boğazımı yırttı
yazıktır, insan evladıyım olacak iş değil di mi sayın tamagoçilerim:(
öğlene doğru bi geyik dönüyo ben çalışıyom
meğer bekleyen dosya sayısını erittik diye müdürümüz bizi yemeğe götürecekmiş
götürdü, götürmez olaydı, nereye? Yüzevler Kebapçısı'na
yolda atkımı doladım boynuma herkes sanatçı mısın mübarek der, nasıl keyifliyim anlatamam
sofra gittiğimizde domatesli ezme, yeşillikler, yoğurtlu salatalık (cacık diyordu garson), çiğ köfte, tulum peyniri, mevsim salata ve çiğ köfte ile donanmıştı.
derken fındık lahmacun ve fıstık pide(!) geldi
balon gibi şişmiş lavaşların içine hepsini tıkıp tıkıp götürdüm
öküze bağladım evet naapiim lezzetliydi
acı değildi çiğ köfteler 5-6 tane yuttum
sonra külbastı geldi yanında közlenmiş biber ve domatesiyle görmemişler gibi bi yedim bi yedim oohh sefam olsun:P
derken bol cevizli kadayıfla dondurmalı antep fıstıklı helva geldi sıcak sıcak... tereyağında mı pişirdiniz mübarek ne tat o?
masadaki kızlar diyet ayağına yatmışken afiyetle silip süpürüldü
yüzsüzlüğü ve öküzlüğü almışım bi kere ele
yerime geldiğimde bir de ne göreyim:
kızlar bol köpüklü türk kahvemi koydular masaya
gek gek geğirip gidiyom:))
3 gün basit şeylerle geçiştirmezsem kilo aldım gitti:(
sen misin evde kuru ekmek yiyen Allah adamı bööle yemekle çarpar
5 Ekim 2010 Salı
Karsanbaç ve karın halleri
Kar da oldukça enteresan bir olgu. Tekbaşınayken, çıplakken benzersiz yapılarıyla fantastik. Bir araya gelince ilginç şekiller oluşturabiliyor. Bazen huzur verici bazen kışkırtıcı.
Pepeçura ve üzümün halleri
4 Ekim 2010 Pazartesi
Neşeli Anılar Seramonisi
1 Ekim 2010 Cuma
Quiz Sonuçları
Ebru Şallı plates topuyla nası bi egzersiz yaptıysa artık doğum kolay geçmiş demek Bernardom.
2)Romalı Perihan, Roma'ya evlenmeden gidiyor şekerler. Oralarda bi kaç film ve müzikalde oynuyor. Fellini ona Turkish Lokum diyor filan sonra Türkiye'ye dönüyor. Kendi resmi sayfası var.
3)İstanbul'lu olduğu doğru, Ermeni mi bilemeyeceğim.