11 Ağustos 2010 Çarşamba

Müjde Ar-Fahriye Abla-Vildan Atasever-Selin Demiratar


Dün Müjde Ar'la ilgili şu haberi okudum da aklıma geldi.

Müjde Ar'ın sembolize ettiği karakter, 2 boyutlu Mini Mouse'un 3 boyuta kavuşması ya da Pinokyo'nun canlanması gibidir.

Türkan-Filiz-Fatma-Hülya'lı yıllarda en cüretkarları Fatma Girik olmasına karşın, mesaj kaygılı bu filmlerde sosyal içerik, senaryo ve Fatma Girik'in sahte kır saçlarına kurban gitmiştir. Fatma Girik olsun olsun hapisten çıkıp kocasının veya çocuklarının intikamını almak için feodal sistem içindeki odaktan gözü yaşlarla hesap sorar.

Müjde'nin Babacan'la Yeşilçama ayak bastığı 1975'den 1977'ye kadar rol aldığı filmlerde henüz gelecekteki misyonu için kefeni biçilmemiştir. Bu şarkılı filmler dönemindeki tek kârı Ertem Eğilmez gibi bir ustayla tanışmasıdır.

Gelecekte yapacaklarının sinyallerini TRT'de defalarca "ibret olsun diye" gösterilen Kızını Dövmeyen Dizini Döver'dir". Fotomodel olduğu için sevdiği erkeğin babası tarafından "namussuzlukla" suçlanan Sevil, filmin sonlarına doğru "namusun" aslında nerede olduğunu gösterecek yürekliliği gösterir. Bu başkaldırıştan sonraki filmlerde senaryolar adeta onun için yazılmıştır.

Asıl verimli çağını ise 1984-1985 yıllarında çektiği filmlerle yaşar. Bu filmler arasında biri vardır ki, bundan sonra çekeceği tüm filmlerdeki karakterlerin özeti gibidir. Düşünün ki, dillere persenk olmuş romantik bir şiir vardır ortada : Fahriye Abla. Romantik ve nostaljik bir öyküyü anlatan şiiri, Müjde Ar'ın üzerine göre diken Ertem Eğilmez'in sağ kolu Yavuz Tuğrul, kadınlığın/insanlığın tüm hallerini bu karakterin içine yükleyerek çok katmanlı bir film senaryosu ortaya çıkarır.

Ağzı bozuk, dekolte filan giyen ama daha çocuk saflığını yitirmemiş olan kız, mahallenin yakışıklı marangozuna gönlünü kaptırmış, hamile kalmış, mahallenin namus baskısı altında kurtuluşu Mustafa'yı yaralamakta bulup hapse girer. İşte o andan itibaren 1960'lardan beri sinema salonlarına gidip mendil ıslatan kadınlara bir ışık yakar. Hapisten çıkan Sevil bambaşka biridir. Artık erkeklerin dünyasında "erkek yüreği" ile varolan bir kadın vardır. Bu kadın sansüre rağmen sahneye ayak basan cüretkar Afife Jale'dir, "bu işte bir yanlışlık var, hepiniz yanlışsınız, doğru benim" diye yırtınan Belinda'dır, dul bir kadın olmasına karşın biseksüel ve çocuklu bir yaşam sürdürebilen Suna'dır, asıl fahişelerin çevresindekiler olduğunu haykıran Benli Meryem'dir.

Aynı yıllarda çekilen filmlerde de Hale Soygazi, "Bir Yudum Sevgi" ile, Zuhal Olcay "Amansız Yol", "Dünden Sonra yarından Önce Bugün" ile, 8 sene sonra Meral Oğuz ve Lale Mansur "Düş Gezginleri" ile "Kadının Adı Yok" ile sesini duyurur. Günümüzde ise bu misyonu sanki Vildan Atasever'e yüklediler.

Haa, gerçeği sonradan gören Hülya Koçyiğit'in Kurbağalar, Türkan Şoray'ın On Kadın filmi kendilerini aştığı filmlerdir.

Not: Fahriye Abla'yı da dizi yapıyorlarmış, Müjde Ar'a benzeyen Selin Demiratar ile anlaşmışlar bu arada.
http://www.haberler.com/fahriye-abla-dizisi-kanalini-buldu-2164778-haberi/

3 yorum:

Adsız dedi ki...

müjde ar; böyle nasıl desem...
bana hep farklı gelmiştir filmlerinde. bışkın ve vamp arasında gider gelir hep. biraz erkekle onun üzerine çıkmış şuh bir fahişe havası vardır...

Sena'nın Düş Bahçesi dedi ki...

Müjde Ar deyince aklıma direk Benli Meryem filmi gelir nedense. Gerçekten oynadığı rollerde bir başkasını hayal bile etmek zor.

B. dedi ki...

Selin Demiratar'da Fahriye Abla olacak hava yok ki. Yanlış seçim olmuş. Kaşı gözü yüzü andırıyor diye ondan Fahriye abla olabileceğini düşünmek aptalca.