4 Ocak 2010 Pazartesi

Gözlerim Tamamen Kapalı

Bordo&Siyah serisini seviyorum. Cebe kolayca sığan klasikleri üstelik ucuza ve anlaşılır çeviri ile piyasaya sunuyorlar. Geçen sabah cebime atıverdiğim Arthur Schnitzler'in Rüya Roman adlı romanını bitirip de önsözünü okuyana kadar aslında Kubrik'in filme aldığı éGözleri Tamamen Kapalı" filminin senaryosu olduğunu anlayamamıştım.

Buna benzer bir durumu Alfred De Musset'in "Bir Zamane Çocuğunun İtrafları" romanında da yaşamıştım. Sonradan filme alınan bir kitabın, filmini önceden görmek çok güzel bir deneyim. (2 sorum olacak size:1)Sizin de başınıza geldi mi? 2)Bu kitabın sinemada hangi adla oynadığını ve başroldeki aktristi hatırlayan var mı? Ben google'da çok zor da olsa buldum filmin ve aktiristin adını)

Diğer bir itirafım da evden bir kitap alıp sokağa fırlamak üzerine. Kitapçılardan kitapları toptan alıp da kitaplığa atınca, sabah birini kapıp fırlıyorum. Bazen geçmişte okuduğum bir kitap olduğunu farkediyorum. Ama bir gün çok daha ilginç bir şey oldu. Semerkant'ı aldım ve okumaya başladım. Yaklaşık 40 sayfa okuduktan sonra İspanya'da başlayan sonra Afrika'ya doğru gelişen bir öyküsü olması beni şaşırttı. Semerkant'a nasıl bağlayacak diye hararetle okumaya devam ettim. Bir ara bir vesileyle kitabı kapatıp, işimi yaptım. Kitabı tekrar elime aldığımda adının "Afrikalı Leo" olduğunu farkettim. Kapak tasarımları beni yanıltmış meğer.:))))))

Dün itiraf edecek bir şey bulamazken bugün kitaplara dair bir sürü şey itiraf edesim var:

-Yüzyıllık Yalnızlık çok sevmeme karşın yarım bırakmak zorunda kaldığım ender kitaplardandır. Çok aralıklı okuduğum için kahramanların adlarını ve akrabalıklarını unuttuğum için okuyamadım. (Okumayanlar kolay sanmasın Marquez orada 7 göbek sülaleyi anlatır ve ilk kahramanların isimlerine göbek adları eklene eklene soyağacı dallanıp budaklanır)

- Kara Kitap'ı okurken Orhan Pamuk'un bahsettiği ev ve dükkanı bulup eşiğinde okumuştum.

- Yere Düşen Dualar'da bahsi geçen kahramanlardan birini çok yakından tanıyor(d)um.(Kötü bir şekilde hayatını kaybetti)

- Tehlikeli Masallar'ı 2 kere okudum. İlk okuduğumda yazarın ilk yazdığı romanını unutmuş olması komik gelmişti. 2. okuduğumda ben romanı okuduğumu unutmuştum:))

- Bab- Esrar ile Aşk'ı tesadüfen artarda okudum. Aynı konuyu işlemeleri çok güzel ve anlamlıydı.Siz de deneyin.

- Aldatmak kitabı ise Sadakatsiz filmini izlediğim döneme denk geliyor ve aldatmanın kamçısı içinize daha güçlü işliyor.

- Kadının Adı Yok kitabını Antalya'dan Manavgat Şelalesi'ne giderken okuyup bitirdim. Tanımadığım bir arkadaş grubundaki kızlardan birinindi bana ilaç gibi gelmişti.

- Küçük Ağa ve Yalnızız romanlarını sırf çok kalın oldukları için kütüphaneden ortaokulda sömestr tatilinde almış ama ikisine bayılmıştım.

- Aşkla Savaş Genel Müdürlüğü romanını kapağında öpüşenler gay mi acaba diye okuduğumu itiraf ediyorum:))

- Askerde öve öve göklere çıkaran arkadağımın yarattığı merakla Şibumi için Erzurumdaki kitapçıları birbirine katmış, bulamamıştım:(

- Okuduğum Anna Karanina'm, sinemada gördüğümden çok daha güzel ve duygusaldı

- Seyfüzülyezen romanını filme almayı ne çok isterdim. Karayip Korsanları kadar güzeldir.

- Beatrica'den Sonra Birinci Yüzyıl o kadar ince ama o kadar da sıkıcı bir kitaptı. Sanırım bitirmedim:))

1 yorum:

B. dedi ki...

Yüzyıllık Yalnızlık'ı bir kerede, yoğunlaşabileceğin bi zamanda okuyacaksın. Ben her isim geçtiğinde "bu, bunun şusuysu" diye tekrar ederek okumuştum.

Bordo siyah serisine ben de bayılıyorum. En son yazın Heidi'yi alıp okudum. Çocukluğumdan hatırladığım Heidi ile bu Heidi çok farklıydı. Çocuk eğitimiyle ilgilenenler için de farklı bir ekolün temsilcisi Johanna Spyri. Yazın, kıbrıs sıcağında çok iyi gelmişti.