1-17 Ağustos 1999'da Gölcük'ten dönüyoruz 3-4 araba, Topçular iskelesinde korkunç bir kuyruk. 2 gün üzüntü ve uykusuzlukla birlikte çökmüşüz hepimiz. Meğer feribot çalışmıyormuş. Körfezi dolaşacağız ama zaten trafik tıkalı. O sırada sabahtan beri devriye gezen ve sesi kısılmış, aynı şeyi söylemekten gına gelmiş polis memurunun anonsunu duyup kopuyoruz:
-Danalaar! Boşuna sıraya girmeyin gemi gitmiyor. Aha bak hala giriyor. Dana işte. Girmeyin diyorum. Danalaaar danasınız dana!
2- Girne Kalesi'ni geziyoruz yıllar önce, Bodrum Kalesi'ne özenilmiş iyiniyetle ama, herşey çok komik. Canlandırma için kullandıkları mankenler, o kadar karikatürize ki... Bir mankeni çırılçıplak ellerinden ayaklarından germişler, kasığına da resmen 2 okka kıl yumağı şeklinde peruk yapıştırmışlar. (Resimde gördüğünüz gibi artık bıkmış olmalılar ki camlı bölme içine almışlar) Her köşede de kameralar varmış. Çocuklardan biri elleye elleye parlamış olan mankenlerden birine dokununca apartta başlayan bir ses zindanda yankılandı:
-Dokunmaaa! Ellemeeee!
3 yorum:
Girne Kalesi'nde o bahsettiğin işkence çukurları bana çok korkunç geliyo. Az az ışıklı bi de. Çok ürpertici şu anki hali. O camsız halini hiç görmedim, artık anonsla çocuk uyaracak kadar dingil değiller. İnsanın yüreğine iner be.
Bir de inleyenler vardı aaahhh, ıııhhhhh diye... onlar da Girne'de miydi hatırlayamıyorum bak. bize şaka gibi geliyor ama insanlar orada bir saat, bir gün değil bir ömür geçirmiş eften püften nedenlere:(
Zaten onlarla empati yapmak insanı çok ürpertiyo. inlemeler de ayrı psikopatlıkmış. Müzecilikte bir adım ilerleme var demek ki buralarda.
Yorum Gönder