15 Nisan 2010 Perşembe

BABASININ OĞLU

Nasıl da sessiz, nasıl da hissiz, nasıl da sabırlı. Küfür etmez, kızıp bağırmaz, kavga etmez. Nasıl bir peygamber sabrı... Herkes hayran. Borç almak için herkes sırada. Niye? Yüzüne vurmaz, utandırmaz... Ödemezler, sineye çeker. Sarılmaz karısına, öpmez, okşamaz. Sevgi sözcükleri duyulmaz. Neye küser, neye alınır bilinmez. Susar. Yemez... İnatçı, temkinli, garantici... Kul hakkı geçecek diye korkan, küçük memur, borç yaptım diye toptancılara vaktinden önce pera gönderen küçük esnaf, sonraları kanserin içini boşalttığı küçük adam. Bu benim babam.

Ama korkarız, çekiniriz, utanırız.

Dublajını annemin yaptığı bir adam, bizi mahveder. Küstüğünü annemden duyarım. Kızdığını annemden. İnadına konuşkan bir kadın annem. Cıvıl cıvıl... Gelgelelim eski zaman kadını. Bizden çok korkar ondan. O gelmeden yenmez, o başlamadan başlanmaz, ondan önce evde olunur, o istemezse TV izlenmez. Tasarruflarınız onun garanticiliği nedeniyle enflasyon karşısında erir gider, fırsatlar sabun köpüğü gibi etrafımızda yavaşça dolanıp puf diye söner. Basit bir felsefeyi zerk eder bize: İyilikler uzun vadede bize döner.

Ona hayran olan insanlara bakıp kıskanıyorum babamı. Öldüğünde tüm A... halkının omuzlarında... Onu aşmalıyım. Ondan daha iyi, daha sabırlı, daha sevecen ve iyi niyetli olmalıyım! Ondan daha çok sevilebilmek için.

Gelgelelim, elinden her iş gelen, herkesin nabzına göre şerbet verebilen, araştırmacı, dışa dönük, empati dehası, üretken, dokunduğu herşeyi güzelleştiren, parayı araç olarak kullanan, hesapsız kitapsız her işe soyunan, hala kitap okuyan, akşama kadar bulmaca çözen bir annenin evladıyım aynı zamanda. Bütün A.. onun ağzına bakar, ne giyerse giymek, ne pişirirse pişirmek, ne derse yapmak için danışmak için kapıda bekler.

İşte ömrüm hacıyatmaz gibi bu iki uç arasında salınıp, günah-sevap, iyi-kötü, itaatkar-asi, yenilikçi-klasik bir sürü ikilemler arasında git-gellerle geçti.

Erkek rol modelim babam. Neyi gösteremediyse o kadarcığım işte. Ayaklarımdan çeken onun sakladığı duyguları, onun garanticiliği. Seni seviyorum demekten aciz, yaptıklarıyla övünmekten korkan pısırık ve çekingen. Adres sormaktan utandığı için Aksaray'da saatlerce durakta bizi üşüten adamın oğlu karamel bu satırları yazan.

2 yorum:

The King dedi ki...

Karamel,

Bu satırları yazarken kullandığın sitemkar cümlelerin ardında o babaya duyulan derin bir özlem var. Bunlar bir devrin adamı . Yok artık bitti onlar. Üretilmiyor. Sermayeleri isimleri. Riske atmayıp kaçırdığı her fırsat, sizleri korumak adına verilen bir karar.

Haklısın; Kendine rol model seçerken agresif ve hırslı yanları olan, tuttuğunu koparan ve sizleri kamçılayan bir figür arıyordun. O, öyle değildi.

Haksızsın; Ucuzluğa prim vermeyip sağlam olanı seçerek, büyük olasılıkla zarar götürüsü en az kar getirisi kadar yüksek seçimlerden sizi koruyan yine o.

Tüm bunları çok iyi bildiğini, sahiplendiğini, çok ayrı bir yerde tuttuğunu biliyorum. Senin bu kadar dışa dönük, paylaşımcı, sıcak, saygılı ve kendi deyiminle baban "neyi gösteremediyse o kadarcık olma" halin salt babandan kaynaklanıyor olamaz. İyisi ve kötüsüyle anneler de en az babalar kadar bu işe ortaktır.

İstisnalar hariç olmak koşuluyla babaların haklarının yendiğini düşünüyorum. Klasik yorum ama o babalarıda yetiştirenler bir kadın sonuçta.

Mümkün olabilse her ikisine de seninle ilgili bir yorum yapmak isterdim; "Well done"..

K.

kremkaramel dedi ki...

Sitem değil, kafa tutmak değil bu. Küçümseme hiç değil.Kabullenme. İnsan anne/babasını yargılayamıyor. Hala hayranım onun üstün ahlakına. Son paragrafta yazdıklarım beni tanımlayan kelimeler. Görünmez bir sınır çizdi evet babam bilmeden bana ama o fanüs aynı zamanda zırhım. Grurla söyleyebiliyorum. Ben bu kadarcığım.