14 Aralık 2010 Salı

Okumak... İzlemek... Düşünmek... Üretmek...

Bugün 2 film eleştirisi yazdım İki Kültür Mantarı için. Dileyen göz atabilir.

Sinema ve edebiyat beni besleyen ve beni ben eden iki ana kaynak. Sinemasal ve eleştirel gözüm giderek keskinleşiyor. Bakış açımı genişletiyor. Empati yeteneğimi biliyor. Ayrıca duygusal patlamalarım için sübop vazifesi görüyor. Özeleştirimi yapmamı sağlıyor. En önemlisi de düşünmemi ve yaratmamı. Çünkü hep belirtmişimdir, hayattan zevk almamı sağlayan tek şey yaratıcılığımı kullanabilmek. Tüketen yerine üreten olmayı tercih ediyorum. Bir şeyler yazıyor bir şeyler çiziyorum. Bir gün yayınlayacak cesaret ve parayı da bulurum umarım.

Okuduğumda kendimce bir dünya yaratmak, aynı ölçüde ya da daha güzel yazabilmek, bugüne kadar -bir olayı- böyle ifade etmemiş olmama şaşmak, bu dünyadan soyutlanabilmek büyük haz veriyor.

İzlediğimde sonraki sahneleri bile dizayn ederken yakalıyorum bazen kendimi. Dizilerin sinemaya yakışacak denli başarılı sahnelerini ayıklıyorum. Mesela Fatmagül'deki yenge Esra Dermancıoğlu ve abi Bülent Seyran'ın başarılı oyunculukları, Yaprak Dökümü'nde Güler Ökten'in inandırıcılığı büyülüyor. Bir süre sonra onlar için izler hale geliyorum.

İzlediğim filmlerin, okuduğum kitapların listesini yapmak bir arkadaşıma garip gelmişti. Oysa onları tüketip arkaya atamam, onlarla olan ilişkilerim kesilmemeli. Benim için birer referans oldukları kadar ortaya çıkacak içinde bulunduğum yapbozun parçaları. Aralarındaki mantıksal bağlantıları bulup kendi doğrumu ve duygularımı ortaya koymam gerekir. Bunu da bir kitap, bir resim sergisi ile yapamazsam da evime ve karakterime yansısa yine yeter. Ne dersiniz?

4 yorum:

Aslısın dedi ki...

Yazmak, listelemek kitaplar ve filmler için en güzel yöntem bence de.

Yoksa gerçekten tüketip gidiyoruz, ben unutyorum hatta seneler sonra aa o kitabı okumuş muydum, o film tanıdık geliyor gibi diye. Ve çok üzülüyorum.

Depresif Ayu dedi ki...

ah ben o bülent seyran'ı ısırırım. ne kadar sevimli birisi o yaw :)

Bilge dedi ki...

Sevdiklerimize özen göstermek. Seyrettiğimiz bir filme, okduğumuz bir kitaba saygı duymak, bunlar hakkında bir yere bir not düşmek... Ne hoş, ne insanca bir davranış. Birini tanımıştım. Mehmet Akif'in Safahat'ından o kadar etkilenmiş ve büyülenmiş ki, yatağının baş ucunda duruyormuş. Her ay baştan sona bir kez okuyorum hala diyor. Bazen rasgele bir sayfasını açıp okuyorum diyor. Oysa hiç ihtiyacı yok. Hepsi ezberinde. :))

Sevmek, saygı duymak, önemsemek güzel şey...

kremkaramel dedi ki...

@Bilge, takdir ettim o arkadaşını. Bir insanın başucu kitabının olması güzel şey. Ben aynı kitabı bugüne kadar en fazla 2 kere okudum. Biraz o insanları kıskansam da okumam gereken milyonlarca kitap yaşayacağım sınırlı gün olması telaşıyla 3.ye okumuyorum.