İlk uçağa atlayıp Antalya’ya gidiyorum. Havaalanında karalar giymiş, kara gözlüklü bi adam var, elini uzatıyor, Yargıç diyor, Ardahan Yargıç, (Neslihan Yargıcı’nın erkek versiyonu ya) adımı söylüyorum: Adsız, Yorumcu Adsız. Elleri yumuşacık, sakalları kara, nüfuskaadında doğum yeri Ankara. Beni alıp, Karpuz Kaldıran’a götürüyo, yaşlıyım ya, karpuz kaldırıcı don giydiğimi ima ediyo güya, karşılıklı oturuyoruz, mel mel bakıyoruz, garson geliyo, ne vardı diyo, üç yakışıklı lütfen diyoruz, niye 3 diyo, sen anlamazsın diyoruz, birini paket yaptırıp yanıma alıyorum kalkarken, karpuz patlıyor, heryer karpuzkarası, pardon kırmızı… Çekirdekleri kuzinenin üstüne koyuyoruz, antioksidanmış, hepsini ben yiyorum, ondan daha genç ve güzelim artık, havama girdim, gırtlağımı temizliyorum ki…
Evet, sevgili karamel tadındaki adam :) (diyor. Haydaa daha soru sormadım ki evet diyo bu, demek bunca yolu bu kertenkelesi için gelmişim, gerçi ne güsel kendin sor, kendin cevapla hesaaabı) Teybi ortaya koyuyorum, sesime Sezen Cumhur’la Can Dündar arası bi hava verip, soruyorum.
-Katrankarası ne anlatıyor? Bir insan niye kendisini katrankarası ile sembolize eder? Tamam şiirsel ama abi sen manyak mısın? :))
Katrankarası, aslında benim ruh halimi anlatıyor. Sıkıntılı olduğum dönemleri hatırlatıyor bana. Genel olarak da siyahı seven bir insanım :) Ayrıca yazılarıma da ilham kaynağı oluyor, böyle düşündüğümde. Her zaman böyle miyim dersen, hayır tabiki de insanlar çoğunlukla beni neşeli,mutlu gülen suratlı ifademle bilirler. Bu karanlık tarafım bana özel. Manyak mıyım dersen? Evet bazen manyaklığın dibine vurduğum oluyor. Ama sonuçta her insan biraz manyak değil midir? :) (yok canım sana ööle geliyo, ben bayaa akıllıyım)
-Bir gazeteyi eline alınca sırayla mı gidersin? Önce nereye gözatarsın? Köşe yazarların var mı? Her köşeye işer misin? İnsan mısın sen? İşer misin bizim gibi?
Gazetesine ve o an ki okuma hevesime bağlı. Bazen saatlerce tek gazeteyi evire çevire okurum, bazen de 1 dakikayı bile geçmez. Öncelikle ana sayfasına bakarım, ama genellikle son sayfalara doğru azalan bir ilgim vardır. Köşe yazarlarım çok, ama isim isim yazmakla kitleme beni istersen :) Genel olarak yer yer ciddiyetlikten uzak, gündem haberleriyle kendini kasmayan yazarları tercih ediyorum. Okuduğumda bana birşey katmalı, kendi düşünceleri bana empoze etmek yerine, yepyeni ufuklar açmalı bana. Her köşeye işermiyim, zannetmiyorum. Manyak dediysek o kadar da değilim ya :P İnsan mıyım, inan bazen benim de şüphe ettiğim zamanlar oluyor ama genel olarak o "maske" ile dolaşıyorum. Delisin ya :) işeme konusunda ihtisas yapmadım, bilemiyeceğim sen nasıl işiyorsun :) (gösteriim mi diyorum, olur diyo, sonra bu kısımları kayıttan çıkarıyoruz)
-Blog açtın da nooldu? Başın göğe mi erdi? Kimleri tanıdın? Ne kadar tanıdın? Hala niye yazıyorsun? Kapat git kardeşim, meydan bana kalsın:)
Blog açmamdaki destekçim aslında Coach, "ya hadi gel sanada bir blog açalım" dan yola çıktık. (hımm arkadan ittiler durumu)O dakikadan beri kendimi durduramıyorum, bağımlısı oldum. Bu benim ilk blog denemem değil ama yazdıklarımla sınırsızca yazabildiğim ilk blog adresim. İlk başta kimse okumaz diye düşünürken, kendi çapımda beni takip edenlerin olduğunu gördüm. Yazdıklarımın beğenilmesi tabiki gurur verici birşey (yoksa pohpohlanıyormuyum ne ?:P). Burda tanıştığım bir kaç kişiyle gerçekte tanışma fırsatım oldu, iyiki de bu blogu açmışım, tanışmışım dedim. Kapatma konusuna gelirsek, ne zaman yazmaktan ya da insanlar beni görmekten sıkılırsa o zaman giderim. O zamana kadar karamelcim, birinci belli ikinci kim kavgası kalıyor geriye :)) (sen ööle san, çok pis dalarım)
-En büyük hatan ne? Beni tanımış olup, röportaja katlanmak? İnsanları kendin gibi bilmek? Kırılgan olmak? Olmayacak birine aşık olmak?
Çok hatam oldu. Yaşadığım en büyük hatalar bir çok insan gibi, "haddinden fazla değer" vermekten geldi. Çok yaralar aldım bu nedenden dolayı. Ama yaptığım kişisel ahmaklıklar yok mu? Çook. Bu konuda aynı hatayı bile bile isteye isteye tekrarlayabilen bir yapıya sahibim. Başkasına der kendim düşerim o çukura :) Aşırı duygusal bir yapım yoktur, hatta duygularımı ifade etmekte zorlanım (istisna durumlar hariç). Özellikle yeri geldiğinde "o" gerektiği duyguyu verememişimle ünlüyümdür. Son soru benim için can alıcı bir soru olmuş. Olmayacak birine aşık olmak, zaten en çok acı verenler bu tipler değil midir. Hep bu olmayacaklara takılıp olabilitesi olanları bile es geçiyoruz. Bu hep mazoşist yapımdan kaynaklanıyor birazda... (kırbacımı çıkarabilirim rahatça)
-Günlerdir Bilgelik Hikayeleri'ni okuyorsun. Bilge mi kesileceksin başımıza kardeşim? Bilgeliğe giden yolda neler var 5 tane madde say çabuk! Röportaj benim diil mi dua et özetini çıkart demedim. Hikaye anlatma bize, hikaye anlatma!
İnan bana öylesine sepete attığım bir kitapdı. Özellikle araştırıp almadım, sadece kendime yolda giderken bir meşgale arıyordum. İsmi cezbetti, aldım öylesine. Toplasan 10-15 sayfa birşey okumuşumdur. Bilge kesilmek ne haddimize canım :) Ancak her insanın kendi çapında bilgeliği vardır, ama sadece kendisine söker bu bilgilikler. Ayrıca farkettiyseniz, kimse günümüzde yaşan bir bilgeyle ilgilenmez, hep yitip giden üzerinden asırlar geçmiş insanlara bakar, düşüncelerini önemseriz. Bence bilgeliğe giden bir yolsa, bu tamamen kendini tanımaktan geçiyor. Hayattayken kendini tamamen bilebilen bir insan, zaten benim gözümde o mertebeye ulaşmıştır. Bak bu arada çaktırmadan nasıl "okumadığım" kitaptan kıvırarak kaçıyorum. Allahtan özet çıkar demedin, yoksa orta okuldaki edebiyat hocam olduğundan şüphelenecektim :) (sen gene de benden şüphe et, ben sen bile olabilirim, sanal alem burası)
-Ayrılığın ardından günlerce yazabildin, yeni bir ilişkini de yazacak mısın? Yazdığını ona söyleyecek misin? Söylediğini bize söyleyecek misin? Biz sana ne düşündüğümüzü söyleyecek miyiz? Söylesek umurunda olacak mı?
Her ilişkinin başlangıcı olduğu gibi bitişide özeldir benim için. Bir nevi ritüel yaparım kendi içimde. Ayrıldığım insan görmedi bu yazdıklarımı, belkide hiç görmeyecek. Yeni bir ilişkim olduğunda tabikide yazıcam, esirgemem, kaçınmam. Ama karşımdaki kişi o yazıyı okurmu bilmiyeceğim. Yazdığım yazıları bir kişiye hitaben yazıyorsam, büyük çoğunlukla yüzüne söylemeye cesaret edemedim yada amiyane tabirle karşısında kitlendiğim içindir. Ne düşündüğümüzü sana söyleyebilecekmiyiz demişsin. yazıların altındaki yorumlar bunun için var bana göre. Beğendiğiniz, eleştirdiğiniz, tavsiye ettiğiniz tüm noktaları her şekilde bana iletebilirsiniz. Sonuçta tarafsız bir göz, içten yorumlar, yol gösterici öğutler, tabikide benim için değerlidir. Umrumda olacak mı? bilmem düşünmem lazım "hıh" :P (ay bi de ukala, bi de ukalaa ıyyy)
-Sinemayı seviyorsun? Hiç bir filmi yarıda terkettin mi? Nefret ettiğin film ne? Seni/yaşadıklarını anlatan film ne? İyi de bize ne:))
Sinema aşığıyım, ama öyle ortalıkta şu yönetmen usta, şu oyuncu mükemmel vs diye atıp tutan birisi değilim. Zaten isimlerle ve numaralarla aram hiç iyi değildir. Unutup giderim. Ama film izlemeye bayılırm. Türü önemsemeden oturup her tür filmi oturup izlerim. Sıkı bir arşivciyimdir üstelik. Hiç bir filmi yarıda terketmedim, ama ramak kaldığı noktalar oldu. En azından biriyle gittiğimde ona ayıp olmaması açısından, ya da verdiğim paraya acıdığımdan (e kardeşim ucuzmu şimdilerde sinema). Ama sonrasında deli gibi eleştirir, yerden yerede vururum. Benim yaşadığımı anlatan film daha çekilmedi, zaten çekilse bile çok sıkıcı olacağından eminim, gişe bile yapamaz :) Ama asla izlemekten sıkılmadığım bir film var. Bir çok insan tarafından sıradan bulunsada "The Holiday" filmi, benim yapamayıpta içimde kalmış olan şeyleri anlatıyor. Sonuç olarak, size ne dimi kardeşiiiimmmm :) (ben holiday’de takıldım kaldım porno muydu bu film? Porno değilse hatırlamam imkansız)
-Kitlesel eylem, toplumsal tepki göstermeye hazır mısın? Seni sokağa döküp hakkını aramaya itecek ne olabilir? Sokaktan Hakkı Bulut geçse sokağa çıkar mısın mesela?
Hahahaha, hiç güleceğim yoktu, Hakkı Bulut ha, sen nediyorsun çıkar imzalı resmini alır, tuvaletime asardım. En azından kabız olduğumda karşımda beni gülderecek birşeyle rahatlardım :) Hayatımda kitlesel eyleme katılmış bir insan değilim. Ancak düşüncelerimi ortam olduğu takdirde saatlerce ateşli bir biçimdede savunmaktan da çekinmem. Beni sokağa döken ne olabilir diye düşündüğümde, açıkcası bir şey bulamıyorum. Sonuçta gösteri yapıpda sonuca ulaşan kaç eylem oldu, orasıda tartışılır. Acıkcası çok iyi gaza gelmem lazım herhalde, yoksa meydan dayağına yada sağlam bir "cop"(!) a kurban gitmek istemem :) (e bari benle çık, güneşe gidelim, aya gidelim, bize gidelim, şeker ezelim, bendeki hakkını al)
-Sana ciddi sorular soramadığım için üzgünüm, ama röportajların ciddiyetleri beni sıkıyor.
Ciddi bir şey sorsaydın ben cevaplamazdım zaten :) şaka bir yana, cevaplarken çok eğlendim, üşenmeden yazdım. Bakalım sen üşenmeden yayınlayacak mısın? :) Teşekkürler karamel tadındaki adam (sana böyle derken aklıma "snickers" geliyor, bak canım çekti şimdi. Noneless görmesin diyetteyim diye biliyor beni :P) Sevgilerimle
-Sana da Tavukkarası şey Katırkarası amaan anladın sen onu!
3 yorum:
ben de eğlendim :)))))
Holiday, Kate, DiAZ ve Law'un oynadığı di mi ?? ben de çok eğlenmiştim o filmi izlerken :)
istersen yer değişelim :P
aa aa aaa! skandala gel, tavukkarası dedi. Yaşının girişine bayıldım bu arada :) kalpuzkaldıran ha!, Antalyayı bildiğin(!) nerdende belli oluyor :D
Haydaa yanlış mı biliyorum adını? Alın buyrun:Karpuzkaldıran Şelalesi ( Aşağı Düden ):
Larayolu üzerinde, Karpuzkaldıran Plajı yakınlarında, şehir merkezine 8 km uzaklıktadır.
Düden çayının yaklaşık 40 m yüksekliğindeki bir falezden su bulutu halinde denize dökülmesi ile oluşan muhteşem güzellikteki bir şelaledir.
Yorum Gönder