25 Kasım 2011 Cuma

Bir balık erkeği seviyorsan...

Balık: kadınlar kadar renkli bir kişiliğe sahip tek burçmuş. Hehe! Devamını http://blog.milliyet.com.tr/hertelden'den dinleyelim:
Balık erkekleri için tutkulu aşık tanımlaması çok kullanılır ki doğrudur. Sevdiği zaman sınırsız sever, romantiktir ve sevdiğinin herşeyini bilir. Süprizler hazırlamaya bayılır...
Hayal dünyaları çok geniştir, kimsenin düşünemediği şeyleri düşünür ve planlarlar. İşte bu özellikleri nedeniyle, sahne sanatları, el sanatları, roman- hikaye yazmada başarı kazanabilirler.
Reklam sektörü de bence onlar için biçilmiş kaftandır.
Aynı zaman da iyi bir teorisyen, komplo teori uzmanı olabilirler. Bu özellikleri zorda kaldıklarında bahane veya hikaye uydurmada epeyce yardımcı olur:))
Sezgileri oldukça güçlüdür, ona yalan söylemek pek mümkün olmaz. İnsanları tanımadaki becerileri, sezgilerinin kuvvetli oluşundandır.
Denize çok düşküdürler, pek çoğu balık tutmayı ,yemeyi çok sever. Kendilerine bir kayık verin bırakın denize, hiç sıkılmazlar...Kayık derken biraz tekneye benzese iyi olur...
Genelde kibar ve yardım severdirler. İyi bir dinleyici olup, sır saklamada güvenilir olurlar.
Bu kadar güzel şeyler söyledikten sonra bunların hiç mi kötü yok? Elbette vardır sevilmeyen yönleri...
Bir kere ; hani derler ya Mart havası ...İşte balık burcu erkekleri böyle Mart havası gibi yanar dönerdir. Yani gayet güzel gülüp konuşurken aniden sinirlenebilirler.
Bir de nedense kendi düşünceleri ve fikirleri hep en doğrusu gibi gelir. Bu yüzden çatışma çıkarabilirler... Bu konuda ısrarcı olmadan , güzellikle, örnekler vererek düşüncelerini yumuşatmasını sağlayabilirsiniz.
En önemli özelliklerinden biri alıngandırlar, hemen kırılabilirler. Ancak güzel sözlerle ( gerçek olması şartıyla) gönlünü almak çoğu kez mümkündür. Sevilmeyi hissetmeyi en az kadınlar kadar isterler...
Sıkıştırılmaktan ve sertlikten, hayallerinin engellenmesinden asla hoşlanmazlar,
Genel tanımlama, anlaşılmaz oldukları yönündedir. Bu da diğer erkeklerden farklı oluşlarından, düşünce yapılarının çeşitliliğinden kaynaklanır.
Bir balık erkeğini seviyor ve onu anlayabiliyorsanız, dünyanın en mutlu kadını olmak çok kolaydır.

24 Kasım 2011 Perşembe

Dünya küçük!

Arkadaşlar dünya küçük gerçekten. Stanley Milgram ve Jeffrey Traves'in tezi facebook sayesinde doğrulandı. Dün gazetede şu haberi görmüştüm. Paylaşayım dedim:


Birbirimize sadece 4 kademe uzaktayız!
Uzağı yakın ettik! Dünya artık sandığınızdan da küçük! Sibirya'da ya da Peru ormanlarının ücra köşelerinde bile tanıdığınız biri çıkabilir!
23 Kasım 2011 Çarşamba, 08:23:29

Dünyanın yüzde 10'undan fazlasını ''birbirine yaklaştıran'' sosyal paylaşım sitesi
Facebook nedeniyle ''kişiler arasındaki uzaklık artık 4 kademeye'' indi.Facebook, ilk kez 1920'de ortaya atılan, 1960'da Stanley Milgram ve Jeffrey Traves'in yaptığı araştırma ile pekişen, herkesin birbirine 6 kademe uzakta olduğu teorisini geride bıraktı.Lars Backstrom, Paolo Bodli, Marco Rosa, Johan Ugander ve Sebastiano Vigna'nın yaptığı araştırma, ayrılık kademesinin ortalama 4,74 olduğunu gösterdi.Araştırmacılar, Facebook kullanıcılarının yüzde 99,6'sının sadece 5, yüzde 92'sinin 4 kademede tanıdıkları aracılığıyla başka bir kullanıcıyla iletişim kurabileceğini belitti.''Dünyanın sanılandan çok daha küçük olduğunu'' belirten araştırmacılar, ''Sibirya'da tundradaki ya da Peru ormanlarının ücra köşelerindeki bir kullanıcıyı bile düşündüğünüzde, bu kişinin arkadaşını, arkadaşınızın bir arkadaşı tanıyor olabilir'' ifadesini kullandı.Yılbaşında 721 milyon üyeyi kapsayan araştırmada, tek bir ülke düşünüldüğünde uzaklık kademesinin 3'e bile indiği vurgulandı.Bilim çevresinde kabul görmese de ''herkesin birbirinden 6 kademe uzak olduğu'' teorisi bir tiyatro oyunu, bir yardım örgütü ve 1995'te Donald Sutherland ve Will Smith'in oynadığı 1995 yapımı ''6 derece uzak'' filmine esin kaynağı oldu.1967 yılında Stanley Milgram ve Jeffrey Traves, ABD'nin Nebraska eyaletindeki 300 kişiye bir mektup ve Boston'da yaşayan bir borsacının ismini vermiş, bu kişilerden paketi borsacıya ulaştırmalarını istemişti. Katılımcılar borsacıya ulaştırabileceğini düşündüğü kişiye paketi göndermişti. Gönderim yerleri araştırılmış ve 3 kişi öne çıkmıştı. Birçok postanın hedefe ulaşmadan üzerinden geçtiği son kişinin bu 3 kişi olduğu ve postanın 5-6 aşamada hedefe ulaştığı belirlenmişti.2003'te Columbia Universitesi'nden bir grup da bu deneyi elektronik posta ile 166 ülkeden 60 bin kişiyle tekrarlayarak ''Altı derece uzak''ın geçerliliğini bir kez daha gözler önüne sermişti.

11 Kasım 2011 Cuma

Bağğğtılım ben bağğğtılım:)

İnsanı insan yapan: olay, zaman ve mekanlara verdiği anlamdır. Bu onu diğer tüm canlılardan farklı kılar. Aynı zamanda onu tutucu, fanatik, idealist yapar. Bazen de gülünç:)

Mesela 11/11/2011. Rakamların tesadüfi olarak yanyana dizilişi o günü farklı kılmaz. Ya da bir kedinin doğuştan siyah olması. Hatta Şeytan Sofrası'ndaki ayak izine benzeyen oyuk da ŞEYTANIN AYAK İZİ olmayıp para atmanızı gerektirmez:)

11/11/11ciler! Hişşş kime diyom:) Haa evlilik tarihini unutmayayım diyen bir erkek bu tarihi seçerse evlenmek için yerden göğe kadar haklıdır bak. Unutunca dayaktan kurtaramayız:P

10 Kasım 2011 Perşembe

Bayramı yedik:(




Bu bayram biraz tatil gibi geçti. Ama sevdiklerimle geçti. Üstelik hep istediğim şeyleri yaptım. Ama saatimi 7.30'a kurmuşum, abdestimi aldım ezan okundu, giyinene kadar başladılar namaza. Yetişemedim canım sıkıldı çok. Napalım, Allah dualarımı kabul etsin artık:(



Bozcaada'ya gittim. Arife günü hava güzeldi. Parkta ablamla kahvaltı yaptık önce. Sonra ada turu yaptık. Kimsecikler yoktu ortalıkta. Duyduğuma göre Ramazan bayramında 42,000 kişi olmuş nüfus. Bu kez gelenler sanırım 500'ü bile geçmedi. Ablam da benim için müşteri almadı oteline.





İkimiz de laptoplar kucağımızda feyste dolandık, oynanacak tüm oyunları oynadık. İndiridiğim dizileri izledim. Biraz da akraba ziyareti... Ama özlediğim şeyleri yedim: yaprak sarma, mantı, mafiş, ev baklavası...





Sonra Çanakkale'ye geçtik. Orada da sevdiklerimi gördüm. Yürüyüş arkadaşım, bizi çok güzel bir şekilde yemekli olarak ağırladı. Anneme doydum en güzeli.

4 Kasım 2011 Cuma

yaş mı baş mı?/mim kokulu kadınlar

Karakedi girdi mimle arama ve kafamı karıştırdı gitti. Yani mimledi beni kendisi. Ben de atalarımız her ne kadar mim dibine ışık vermez dese de cevaplamazsam arkamdan ağlar diye cevaplamaya karar verdim.

mimin konusu: bir ilişkide yaş farkı önemli midir?

cevap veriyorum: yaş farkı değil baş farkı önemlidir. öyle sevgililer var ki 22 yaşında ama sanırsın 52 yaşında. klasik bir tip. kendisi 42 yaşında ama sanırsın 22 yaşında. (benim değil bi arkadaşımın sevgilisi öyle) çok iyi geçinirler. Bunlar her konuda anlaşır, birbirlerine hayranlık beslerler. 22 yaşında olanı diğerini hoppalıkla suçlar, ağır ol der. 42 yaşındaki diğerinin dinlediği müziği beğenmez, kıyafetlerindeki gri ve bejleriyle dalga geçer. Gelgelelim gül gibi geçinirler. Hem de uyumları yatakta da devam eder. Her gün sıcacık günaydınla başlarlar maille güne. Basit konularda bile birbirlerinin fikrini almak için telefon açarlar, karşılarındakilerinin telkinlerine göre seçim yaparlar.

Görüntüde fiziken yaş farkını yadırgar başkaları ama onlar bunu umurlarına bile koymazlar.

3 Kasım 2011 Perşembe

biri beni mimlesin

heey blog milleti. ben ölmedim. sadece ne yazağımı bilmiyorum. bitti deniz sanki:) biri beni mimlesin bari:(


aklıma yoldayken geliyor komik şeyler. ama sonra unutuyorum. hah bi tane geldi bak:


ben İstanbul'a ilk geldiğimde Taksimde KATOTOPARKI levhası gördüm. dedim ki, Beyoğlu belediyesi Japonya'da KATOTO belediyesini ziyaret edip kardeş şehir seçti, adına park yapıp, içine de japon evi yaptılar herhalde:)) walla lan! ama mantıklı dii mi?