28 Mayıs 2010 Cuma

CUMARTESİ ABİLERİ

Sapık Teşhis Edildi!

Parmak izi yöntemi ile 6 ayda suçluyu bulmayı başardı polis. Alkışlıyoruz:)

Seks İtirafları

Benim hiç oyuncak ayım olmadı biliyo musun amca? Bi tane ayı gibi kocaman bi bebek vardı. Ama kılları yoktu. Adını ablamla Funda koymuştuk. Asortik bi isim mi sandık neydi kimbilir. Kim almıştı Funda'yı bize bilmiyorum. Gerçi bana değil ablama alınan bi hediyeydi ama ben de oynuyordum sanırım. Ayağımda salladığımı hatırlıyorum mal gibi:)

Fundanın bacakları yoktu. Bereket, kollarını don lastiği ile bağlamıştık içeriden. Elleri ile oral seks yapabilme ihtimali vardı. Göğüsleri fazla belirgin değildi. Ama uçları kabarmıştı. Tedavi olacak para biriktiriyordu belki. Diğer oyuncaklar arasında bi kurşun askerle yatıyordu belki de. Ya da kaybettiğimiz ayağı bulup biz yokken onu dev bir penis olarak kullanıyordu. Göz kapaklarından biri ise takılmıştı. Sanki bi yönüyle orgazm taklidi yapıyordu. Muhtemelen biz uyurken yattığı kurşun askerlerle orgazm olurken kalmıştı öyle. Ya da yalan söylediği için çarpılmıştı.

Funda'nın cinsel organı da yoktu ama onun kız olduğunu düşündüren kısa saçları vardı. Belki de Funda travesti idi. Özel hayatını çok sorgulamadık ama ona türlü işkenceler uyguladık. Bir kere hep kadın kıyafetleri giydirdik, hatta başına yemeni bağladık. Kezban muamelesi yatık resmen. Muhtemelen hoşuna gitmiştir lavuğun. Ama konuşmazdı pek. Belki de diş biliyordu bize. Sonra bir gün gürül gürül yanan sobanın kapağını açıp başaşağı tuttuk. Ten rengi plastik kafası yamuldu. Bir nevi estetikti ama anlamadı bizi. Sadistçe bi fantaziydi. Mazoşist değilse biz napalım yani? Biz de sıkıldık ondan. Bizden sonraki bi çocuğa verdik herhalde.

Erkekler Seks Sırasında Ne Düşünür?

İşte erkeklerin “seks sırasında ne düşünüyorsunuz” sorusuna verdikleri ilginç cevaplar:

“İyi olduğumu düşünecek mi? Orgazm olabilecek mi?”
“Aman Tanrım, şimdiye kadar gördüğüm en seski vücut onun!”
“Sakinleştirebilecek miyim..”
“Acaba maçı kim kazandı? bizim takımın skoru nedir?”
“Seks yaparken ikimizde memnun olacak mıyız?”
“Yukarıdan başıma bişeyler düşecekmiş gibi takıntım var. Okuldayken böyle bir kaza yaşamıştım, yalnızca bu aklıma geliyor.”
“Bir an önce orgazm olmasını istiyorum, çünkü daha fazla bekleyemeyeceğim”
“Pek çok şey düşünüyorum. Seks esnasında ilişkilerin anlamını sorguluyorum.”
“Hem benim hem de kendi vücuduna dokunmasını istiyorum”
“Sevgilimin biraz hırçın olmasından hoşlanıyorum, seks sırasında daha çok agresif davranmasını istiyorum.”

Kadınların Fantazileri

Sanıldığının aksine kadınların da cinsel fantezileri vardır. Bu fantezileri yaşamak kadınlar için seksin tuzu biberidir.

  • Herkes hayal kurar, herkesin düşgücü vardır. Cinsel fantezilerde buna dahil. Ama en çok cinsel fanteziler gizlenir, açıklanmaz. Özellikle de kadınlar fantezilerini çok fazla paylaşma yanlısı değildir. Sadece yakın kız arkadaşlarıyla paylaşırlar cinsel fantezilerini... Kocalarına ya da sevgililerine "fantezilerini" anlatmaya korkarlar.
Erkek ya da kadın, herhangi bir insanın; ”Hadi bir delilik yapayım” deyip seks fantezisini anlatması için kendini gerçekten çok rahat hissettiği, güven duyduğu, yargılanma kaygısı taşımadığı ideal ortamda olması gerek.
• Çünkü herkes fantezi kuruyor, herkes herkesin fantezi kurduğunu biliyor ama bu konu hâlâ ciddi bir tabu… Neyse ki İngiltere”de bir grup araştırmacı ağızlarından girip burunlarından çıkarak yedi cesur kadını konuşturmayı başarmışlar.
• Bu kadınların fantezileri, dünyadaki pek çok kadının fantezileriyle ortak özellikler taşıyan, sıradan sayılabilecek hayal ürünleriymiş.
devamı için: http://www.saglikbilimi.com/kadinlarin-seks-fantezileri/

21 Mayıs 2010 Cuma

Mavi Cennet/Tengri (Cemile)

Cengiz Aytmatov'u, askerde tanıştığım bir edebiyat öğretmeni sayesinde tanıdım. Neredeyse tüm öykü ve romanlarını okudum. Bu film sevdiğim Cemile adlı romanının sinema uyarlaması imiş. Zaten senaryo yazarları arasında da yeralıyor. 1958'de Novy Mir (Yeni Dünya) Dergisi'nde yayınlanmış olan Aytmatov öyküsü 2. dünya savaşı sırasında Kırgızistan'da geçer.

Aragon bu öyküye yazdığı önsözde Cemile hikayesi için “dünyanın en güzel aşk hikayesi” ifadesini kullanır.Cengiz Aytmatov'un Selvi Boylum romanından ne gibi bir dev eser çıktığını gördük, şimdi aynı dileği bu film için de dileyelim ve izleyelim.

Orijinal Adı: Tengri
Tür: Drama, Duygusal
Yönetmen : Marie Jaoul de Poncheville
Senarist : Cengiz Aytmatov, Marie-jaoul De Poncheville, Azamat Kadyraliev, Jean-françois Goyet
Yapım: 2008, Almanya, Fransa, Kırgizistan
Oyuncular: Albina Imacheva, Ilimbek Kalmouratov, Helene Patarot

21 Mayıs 2010’da(bugün) Tiglon vizyona çıkarılıyor.

Timur babasını bulma umuduyla Kırgız dağlarında bir yaylaya gelir. Babasının öldüğünü öğrenir ve yaylada kalmaya karar verir. Amira adında genç ve güzel bir kadınla tanışır ve birbirlerine aşık olurlar.
Ancak Amira’nın kocası savaştan dönünce yayladan kaçmak zorunda kalırlar. İki sevgili yeni bir dünya aramaya başlar. Acaba rüyalarındaki mavi cenneti bulabilecekler midir?

Mavi Cennet'ten kareler için: şurayı tıklayın. Fragmanını izlemek için ise şurayı.
Hayır ben önce öyküyü okuyacağım derseniz de şurayı.

20 Mayıs 2010 Perşembe

TÜRK MALI YURDUN MALI HERKES ONU İZLEMELİ

Dedim herkeşler bu diziyi izliyor. Oturup izleyelim. Ama ne mümkün 10 dakika bitip de hiç gülmeyince zap yapmak boynumuza borç oldu. Ama anafikir güzel "kulaktan dolma bilgiyle adam olunmuyor". TV, kitabın yerine geçemiyor. Arkadaşım fanatiği dizinin, TM öyle hersaniye gülünecek bir dizi değil espiriler en sıkıldığın anda geliyor dedi. Sanırım doğru saptama. 10 dakkada bir açıp espiriyi izleyip diğer kanala geçmeli:P
Millet üşenmeyip kadının gaflarını altalta yazmış yaa:
İstemek başarmanın karısıdır.

Adale mülkün temelidir.
Temizlik İran’dan gelir.
Ağaç yaşken emilir.
Hayatımı yazsam orman olur.
Erkeğin midesine giden yol kalbinin yakınından geçer.
Yalancının mumu yansıyana kadar yanar.
Komşu komşunun gülüne muhtaçtır.
Moda, insanın üstüne yapışanı giymesidir. (Hak vermemek elde değil:)))))))))))
Piyasadaki vurgunluk emişen ülkelerin hisse senetlerini feci vurdu dibe fırlattı.
En bozuk saat bile günde iki kez yanılabilir.
Kitabı en iyi şekilde emmeliyiz.
Kitap insanın en iyi tostudur.
Söz sükütse gümüş altındır.
Az önce gıravata kravat dedin de ay ben bu yanlış söylemlere çok gülüyorum ya...
Oğlum Dede Efendi mi o? Gerçekten ne kadan da efendiymiş.
Ekspresko sıcak içilir lütfen.
Ben lisedeyken Aykut Testi yaptırmıştım. Benim ki üstün bi alt sınırı çıkmıştı benim hemen üstümdekiler, Ünlü ressam Albert Einstein ile Ünlü Bilim Adamı Pascal Numan mış.
Sana tebrik koyuyorum Erman.
Mikro Dalgalı Fırın.
Biz gayet misafirparkır bi aileyiz.
Ekspressolarımızı koltuklarımıza yayılıp televizyon karşısında höpürdetelim.
ADB doları aldı başını gidiyo...
Yemekler zaman hışımına uğramasın.
Biz de Boğaziçi'nde okurken “boyfirenkimiz” vardı.
Üzüm üzüme baka baka kamaşır.
İki kişinin bindiği tır değildir.
Aşkın kaşı yoktur.
Aşkı bulmak zor değildir onu koruklamaktır.
Santranç benim ata sporumdur.
Galiba Şah Mart oldu.
Kulplu beygir dalında pek çok madalya ve ödüllüm vardır.
Uzun lafın sopası.
Her koyun kendi bacanağıylan basılır.
Hayat gömme dolap gibidir inişleri ve çıkışları vardır.

GOGILLAMADAN SORULARINA CEVAPLAR

1) ELİBELİNDE nedir? Nerede kullanılır? Eli belinde halı-kilim desenlerinde sıkça kullanılan bir figürdür. Görseniz hatırlar "aa biliyodum" dersiniz. Aha dediniz! Eli Belinde neyi gösterir ?:
a) Göğüslerini göstererek dişiliğinin cazibesini ortaya koyan kadını
b) Göğüslerini göstererek yarattığını besleyebilen kadını,anayı
c) Kendini tam manasıyla gererek cepheden gelebilecek herhangi bir tehlikeye karşı koruyucu fonksiyonunu icra eden kadını, anayı
d) Bacaklarını açarak sevişmeye, doğurmaya, yaratmaya hazır kadını, genç kızı
e) Haşmetini ortaya koyarak, otoritesini yaptırım gücünü ortaya koyan kadını


2)ÇİNTEMANİ nedir?Nerede kullanılır? Genelde çinicilikte kullanılan 3 benekten oluşan bir figürdür. Çintemani, çintamani, benek, pars beneği, üç top ve Farsça’daki pelenk isimleriyle tanınır.Yanyana uzanan iki dalgalı şekil bize, kaplan ve pars postunu hatırlatır(çeşitli yayınlarda şimşek, bulut, dudak gibi değişik isimler altında da karşımıza çıkar).Özellikle XVI. ve XVII. yüzyıl saray halılarında ve kumaşlarında, yine aynı yüzyıllarda, saray tarafından dokutturulan Uşak halılarında karşımıza çıkar. Orta Asya kökenli olduğunu söylediğim bu süsleme XVI. yüzyıldan sonra çini, kumaş, halı gibi el sanatı ürünlerinde kullanılmıştır. Kaplan postu nedeniyle kaftanlarda da sıkça kullanılır.


3)ELTİELTİYEKÜSTÜ nedir? Nerede kullanılır?danteler, çarşaf, yastık, sandık örtüsü gibi eşyaların kenarlarına geçirildiği gibi, su takımı, oda takımı, sehpa örtüsü, karyola takımı, masa örtüsü olarak kullanılan bir motiftir. Son dönemde şal, küpe ve böreğinin yapıldığı da görülmüştür. Eltinin eltiye küsmesi üzerine kıskançlıkla oturup bu oyayı yaptığı rivayet edilir. Konya’da nişanlı kızlar, kayınvalidelerine oyalı yazma gönderirler. Eğer kızın gönderdiği ‘çayır çimen’ oyasıysa araları iyi demektir. Yok eğer ‘mezar taşı’ oyası göndermiş ise “aramızdaki soğukluk ölüme dek sürecektir” anlamına gelir. Yollanan ‘kıllı kurt’ oyası ile, genç kız, ilişkilerinin hoşnutsuzluğunu belirtmiş olur. Bu olay düğün töreni sırasında komşular tarafından izlendiğinden elbette tüm kayınvalidelerin dileği gelinlerinden ‘çayır çimen’ oyası alıp başlarına bağlamaktır.


4)NİŞABÜREK ve EVCARA nedir? Nerede kullanılır? Nişaburek (Nişâbûrek), Klasik Türk müziğinde rast makamı ve uşşak makamının buselik si perdesiyle oluşmuş bir makamdır. Evcara Makamı dizisi, Zirgüleli Hicaz Makamı dizisinin Irak perdesi üzerine göçürülmesiyle elde edilir. Evcara Makamının seyrine tiz durak civarından başlanır. Tiz durak civarında ve genişleme seslerinde dolaşılarak Evç perdesinde asma kalış yapılır. Tekrar ana dizinin seslerine geçilerek Nim Hicaz perdesinde asma kalış yapılır. Yedeni olan Acemaşiran perdesi de gösterilerek Irak perdesindeki Hicaz beşlisinin sesleriyle karar verilir.


5)TAKATUKA nedir? Nerede kullanılır? Mecazi anlamda günlük dilde hiç bir işe yaramayan eski eşya demektir ama aslen böyle aletler vardır, mesela, basımevlerinde dizilmiş harfleri iyice yerleştirmek için üzerlerine vurmaya yarar takoza, uzun tütün çubukların kullanıldığı çağlarda odanın ortasına yerleştirilen kül çanağına ve un değirmenlerinde bağlantı yerlerinden sızan unu titreşerek tekrar sisteme katan potaya bu ad verilir.


6)ÇÖMÇE nedir? Nerede kullanılır? Çömçe tahtadan oyulmuş büyük kaşık, kepçenin yöresel söyleyiş biçimlerinden biridir. Anadoluda çömçeye çatılmış kollar ve dikilmiş elbiselerle yapılan ilkel kuklalara ise Çömçe Gelin denir. Kuraklık yıllarında, özel olarak hazırlanmış bu kuklayı kapı kapı dolaştırarak ıslatmak, yağmur duası yerine geçen bir gelenek şeklidir. Aynı adla halk oyunu ve türkülere de rastlanır. Aşukla Maşuk gibi, göbeğe kaş göz çizilip beyazlar giyen çömçe gelinler, sünnet olan çocuğun acısını dindirmek için ilk gece odada darbuka ile oynayarak geceye renk katar.





7)ÖREKE nedir? Nerede kullanılır? Eğrilmekte olan yün, keten vb. şeylerin tutturulduğu, bir ucu çatal değnektir. Mecazi anlamda aletin çatal kısmı, açılmış bacaklara benzetilir.









8)EVREŞE hangi ilimize bağlıdır? Evreşe Çanakkale/Gelibolu'ya bağlıdır. Evreşe'nin nesi meşhurdur, sokakları dar mıdır meraklısı baksın şuraya





9)TEKEZORTLATMASI nedir? Tekelerin özellikle eşleşme zamanın da yaptığı sıçramalar ve haraketler bu türün oyunlarına yansımıştır. Ancak bazı araştırmacılar bu adın, yörenin adından da geldiğini söylemektedir. Türün en belirgin ögeleri usül, bağlamadaki çalış tavrı ve oyunlara eşlik olarak okunmasıdır. 9/8'lik usülün sanat müziğindeki aksak ve raks aksağı olarak bilinen şeklinin 9/16 'lık türevi teke zortlatmasının en belirgin unsurudur. Cemile'nin gezdiği dağlar meşeli, yayla yollarında yürüyüp gelir, hadi gari sen de gel, desti içinde pekmez gibi türküler örnek olarak gösterilebilir.




10)DATTİRİ ile GAKGİLİ arasında ne fark vardır?
Teke yöresinin oyunlarından olan teke zortlatması oyunundan biraz daha hızlı olan halk oyunumuz "dattiri"dir. Burdur, tefenni, Çavdır, Dirmil ve Isparta yöresinde "dattiri" türü müzik yapılmaktadır. Dattiri'ler çalgı ile çalınamayacak kadar hızlıdır. Bu nedenle dattiriler genellikle çıplak sesle söylenir.

Dattiri tarzının sadece çalgı ile çalınan şekline "gakgili" denmektedir. Gakgili tarzı oyun havaları çalgı ile çalındığından dolayı daha ağır (yavaş) çalınır.Muzaffer Sarısözen, Teke Yöresinde özellikle Isparta çevresinde kullanılan 9/16'lık usüle gakgili havası dendiğini belirtmiştir.

Ayrıca yörenin ünlü sanatçısı "Özay Gönlüm" yaren ile birçok dattiri havası seslendirmiş olup en bilineni "dattiri dittiri dom, ben yarimi seviyom" parçasıdır.

18 Mayıs 2010 Salı

BUGÜN 3 POST GİRDİM

Bugün 3 leşim var gibi mi gelmiyor kulağa? Bazen coşuyorum böyle. 3 gündür bir şey girmiyordum. Nasıl oluyor da bu kadar çok post giriyorum? Sörf yaparken ilginç konu veya resimler yaratıcılığımın boynunu tatlı tatlı emince zekam erekte oluyor ve tut tutabilirsen. Postbomb postbomb!

Lojban ve Loglan arasında ne fark vardır?

Bugün bi sitede bu soruya rastladım. Önce şaka herhalde dedim. Değilmiş. Demek insanın bu yaşta da hala öğreneceği şeyler varmış. Lojban diye bir dil olduğunu buldum. Sonra Loglan ile arasındaki farkı. Araştırmak isteyen araştırsın. Ben bi cevap buldum. Size Loglanca bir şey söyleyeyim de havam olsun: babamın bir katması var ve ben katma gördüm:))) katma Loglanca nedir onu da siz bulun artık:))))))))

Naked Office


Hayır 7 farkı bulun oyunu değil. Bir haber sadece. İngiltere'de Virgin1 kanalında "The Naked Office" (Çıplak Ofis) adlı dizi başlıyormuş, konusunun, sıkıntı yaşayan bir şirketin personelinin, şirketlerini kurtarma çabalarını konu aldığı öğrenildi. Çıplaklık bu kadar doğal sayılıyor demek ki İngiltere'de. İngilizler ne kadar soğuk insanlar olarak nam yapmışlarsa da demek yaratıcılar da... Filmin tanıtımı için oyuncular, metroya ve uçağa çırılçıplak vermişler ve ses getirmeyi başarmış.
Meraklısına: http://www.virgin1.co.uk/shows/naked-office/

İtiraf: Yaratıcı Maç Geyikleri

-Takım tutmam. Özde değil sözde GS'liyim. Maçı da seyretmedim zaten. Bi takım şampiyon olunca onlarla dalga geçmem. Buna karşın ince zekaya dayalı yaratıcı maç geyiklerini severim.

-Küçükken TV 5'te açılırdı. 5'e 5 kala oturur mel mel bakardık ekrana. Bi gün Arif'le ders çalışıyoruz. Baktım saat 5. Yine baktık 5 dakika tık yok. Dıııııııııt! O sinir ses ve meşhur daire. Nasıl olur? Bi daha baktım yok. Sonra Arif dedi ki "Oolum saat 3, o gördüğün gün!" Meğer ben gün kutucuğundaki 5'in üzerinde durunca akrep şey zannetmişim:)))

-Bi gün kız arkadaşımı bekliyorum Taksim'de bir büfede. Felaket zevkli bir Türkiye maçı var. Hiç maç seyretmeyen ben büyük zevkle izledim. 8-0 mı ne skor. Spiker bile ağlayacak neredeyse. Sonra kız arkadaşım geldi ona da anlattım ballandıra ballandıra. Yerin dibine soktu beni. Meğer yayın banttanmış ve tarihi bi maçmış, ne biliim:))

14 Mayıs 2010 Cuma

CUMARTESİ ABİLERİ

HÜCUUUM-BOT

Teallaaam! Nerden aklıma geldi şimdi? Adaya o zamanlar 30 Ağustos'ta filan hücumbotlar yanaşırdı. Okulca gezmemize izin verilirdi. Bööle onarlı gruplar halinde filan bi kapısından girer öbür kapısından çıkardık bi subay eşliğinde. Yakışıklı subay, bize gezerken orayı burayı anlatırdı. Sanırım ilkokul 5'te idim. O subay bana tecavüz etti işte diye bitmeyecek yazı merak etmeyin:)) Bu subayların kamarasında bir takvim vardı erotik. Nasıl heyecanlanmıştım. Alı alına moru moruna yan gözle bakmıştım. Ona baktığımı anlarlarsa öldürecekler sanki:)) Galiba kızlar vardı grupta ki o kadar korkmuşum:) Işık hızıyla geçirmişlerdi o kamaradan. Ama hücumbottan çıktığımızda tüm oğlan çocukları o resmi konuşuyordu. Demek bizim hormonların faaliyete geçmeye ilk hazırlandığı zamandı. Resmen tahrik olduğumu ve orgazma benzer bir şeyler hissettiğimi hatırlıyorum yaw. Bak yine allar bastı beni. Güzel anıymış:)) İlkler unutulmaz aabi!

13 Mayıs 2010 Perşembe

KAPI

Köyümüz anayoldan sapıla sapıla bulunan uzak diyarlardan, bir çocuk şarkısındaki gibi adını daha söylemeye başlamadan canevine dokunanlardan. Evimiz, caminin yanından girince zor bulunan geniş avlulu, beyaz badanalı, ahırlı damlardan. Ve kapımız, ah kapımız, boyasız, gri, eski, ahşap, katmerli kapılardan. Bizim kuytu sokağın sonunda , kocaman... Üzgün, yorgun ve cefakar… Nar çiçeği gibi katmer katmer… Küçüğünü açsanız insan ve koyunlar, tamamını açarsanız traktör üstünde babam giriyor, at üstünde dayım giriyor. Düğününde yengem girecek diye açıldı ardına kadar, davul-zurna, cümbür-cemaat, öldüğünde dedem çıkacak diye sessizce, ağıt-tabut, imam-cemaat… Sünnetime bir yıl var, tekrar açılmaya üç yüz şafak…

Kapımızın arkasında açmaya, kapamaya yarayan bir zamazingosu var. Ninem koymuş bu adı, gece oldu mu sorar, hallettin mi zamazingoyu diye. Yarısına kadar kasa teli, yarısından sonra insan. Tel bir dili tuttuğu gibi ilk bulduğu deliğe sokmuş, “dile gelen” tel, keten bir ip olup düğümlenmiş de dilsiz kalmış gibi. Tutulmaktan her yanı insan kiri. Tüm derdini bir zile söyler gibi de küçük kapıyı açtıkça öttürür “destur deyu” yukarıdan sarkan bir zili.

Önden güneş yanığı, arkadan delik-deşik, yaralı-bereli. Cinnet anında nacakla yaralamış dayım kutsal bedenini. Hepsi hepsi bir mobilet için. Muradına ermiş dayım, çekmiş altına, çekmiş de, gitmiş dereye uçmuş gelgelelim, olan kapıya olmuş. Özlerinden ağlamış çamsakızı çamsakızı yine.

Ben büyüdükçe küçülüyor dedem gibi kapımız ve küçüldükçe daha dost, daha içli… Aynı, kapının üstünden sokağa sarkan küstüm otu ağacı gibi. Dokunsanız büzüşüyor, doluyor hemencecik gözleri. Pencereleri plastik doğramaya çevirdiği gün babamın, ninemin gizli gizli ağladığı gibi.

Saygı duruşunu bozmaz yine de inleye inleye açılırken. Sanırsınız şimendiferle fraklı İsmet Paşa geçiyor karşıdan. Ardında uzun çiviler, yarısından sonar başlarına vurularak o yana bu yana kıvrılmış. Uyuyan salyangozlar ve çizdikleri rengarenrkresimler, sürdükleri tarlalar. Ninemim dışarı çıkarken giyeceği feracesi sağında. Solunda fişeklik, katırboncukları, öküz boynuzu. Önden bakınca kırmızı ojeli kapı numarası, eteklerinde yapışkan otları, baharda gelincikler, papatyalar. Saklambaçlarımıza arkadaş, okuldan aşırdığımız tebeşirimize utangaç, hırsıza tuzak, köpek sidiğinden korkan... Kapı gibi kapı. Adam gibi adam. Babam gibi doğru. Biraz dayım, biraz yengem, biraz ben… İçim gibi zengin, dışım gibi sağlam, yalandan. Yalancıktan...

GOOGILLAMADAN MOOGILLAMADAN

1) ELİBELİNDE nedir? Nerede kullanılır?
2)ÇİNTEMANİ nedir?Nerede kullanılır?
3)ELTİELTİYEKÜSTÜ nedir? Nerede kullanılır?
4)NİŞABÜREK ve EVCARA nedir? Nerede kullanılır?
5)TAKATUKA nedir? Nerede kullanılır?
6)ÇÖMÇE nedir? Nerede kullanılır?
7)ÖREKE nedir? Nerede kullanılır?
8)EVREŞE hangi ilimize bağlıdır?
9)TEKEZORTLATMASI nedir?
10)DATTİRİ ile GAKGİLİ arasında ne fark vardır?

(Biraz kazık oldu sanırım:P Dattiri ve Gakgili'yi ben de google'dan öğrendim, itiraf ediyorum:)))

Yolculuk Notları

Malumunuz Bozcaada'daydım. Yolculuğumla ilgili izlenimlerimi paylaşayım dedim.

- Bu mevsimde Trakya üzerinden yolculuk harika! Tarlalar yemyeşil, sapsarı ya da kıpkırmızı... Mutlu tekelerin coşkusunu görün, hala akan dereleri izleyin. "Herşeye rağmen yaşama" şevki veriyor insana.
- Keşan'a gelmeden Çamlıbağ denilen restaurantta satıreti köftesi yemeden geçmeyin! Kuş cıvıltılarını duymadan... Salatasından, yoğurdundan tatmadan...
- Çanakkale'ye Eceabat üzerinden değil Lapseki üzerinden gidin de düz yol nasıldır, araba kullanmak nasıl keyiflidir görün! Şanslıysanız Lapseki pazarına uğrayın.
- Aklıma gelmişken... Bozcaada'ya gitme mevsimini biliyor musunuz? Bana en sık sorulan sorudur. Hemen söyleyeyim: yılda 4 kez
1)Baharda (Mayıs ayında) gelincikler, kuzukulakları, çiçeğe durmuş kekikler, otlar henüz kurumamış, dereler şırıldarken, bahar meltemini hissederek yürümek için
2)Yazın (Temmuzda) yeni çıkan üzümünü tatmak, denizinden faydalanmak, balık tutmak ve kalabalıklarla coşmak, sahilde ateş yakıp bağıra bağıra şarkı söylemek için
3)Sonbaharda (Eylülün ilk haftası) deniz en sıcak halindeyken, kalabalık azalmış, doğa uykuya hazırlanırken kışa hazırlanmak için
4)Kışın (Ocak ayında) el ayak çekilmişken, adanın yerlileri ile sohbet etmek, şarabıyla soba/şömine karşısında oturup kitap okumak için
Ama kesinlikle 23 Nisan-19 Mayıs ve 30 Ağustosta gitmeyin!
- Bozcaada güllere bulanmıştı. Sarmaşık gülleri evlere sırnaşmış pencereleri zorluyordu. Çocuk sesleri yine sokakları dolduruyor, kordonboyunda çay ve çekirdek ekürisi bıraktığım gibi beni bekliyordu. Çok nadir rüzgarsız olan deniz çarşaf gibi uzanıyor, dipteki yıldızlar, göktekilerden rol çalıyordu. İnşaat yasağına az kaldığından, işçiler harıl harıl harç karıyordu. "Kükürtten adamlar" geçiyordu pırpırlarla. Zaman işini rolantiye almış, adanın aylaklığına ayak uydurmaya çalışıyordu. Gelincikler kadar çoban yastıklarının zamanıydı.
-Çoban yastığı nedir merak edenlere anlatalım: Bu çiçek aslen dikenli bodur bir çalıdır (pişik geveni), mor yapraklı turuncu göbekli. Çobanlar, koyunlarını otlatırken sırtlarındaki abayı bu çalının üzerine serip uykuya dalarlar. Yaylı somyaların üstündeymişçesine yumuşaktır.
-Gelincikten bebek yapmayı biliyor musunuz? Fotoğraf makinem yoktu size yapmayı uygulamalı olarak anlatırdım ama neyse ki Asyaselda adlı blogger bencen önce yapmış da beni bu dertten kurtarmış. Şekildeki gibi bir bebeği, 1 olgun (yaprağı dökülmüş), 1 tomurcuk gelincikten yapıyoruz. Olgun olanın sertleşmiş olan göbeğinin hemen yarım santim altından koparıp tomurcuğa saplıyoruz. Sonra tomurcuğun yeşil yapraklarını iki yana ayırıp (bunlar yeşil pelerinini oluşturuyor böylece) içinde kırışık olan kırmızı yaprakları tırnağımızla düzeltiyoruz. Bu da kırmızı elbisesi oluyor. Başına kalem ucuyla göz ve ağız da yaptın mı alın size bi gelin bebek.

Ağustos Güneşi

Kalbini Dinle adıyla 2007'de sinemalarda gösterilmiş. Ben yeni izledim. Hayal dünyası geniş olanların çok beğeneceği, sığ olanların hiç zevk almayacağı bir film. Afişlerinden derleme yaptım. IMDB puanı: 7.5'ta kalmış ama hakettiği değeri alamamış bence. Müziklerinde Hans Zimmerman imzası var. J.R. Meyers'in çıplak sesi ise mükemmel.



12 Mayıs 2010 Çarşamba

Ben geldim

Ama yazmak gelmedi içimden:(

GOGILLAMADAN SORULARININ CEVAPLARI

1-"Maveraünnehir nereye dökülür?" dizesi kime aittir? ECE AYHAN


2-Peki Maveraünnehir nereye dökülür?:))))(Ben soruyorum) Maveraünnehir bir nedir değil bölgedir, bir yere dökülemez fiziksel olarak.

3-"Sonra, her şafak vakti, doktor, her şafak vakti kalbim Yunanistan'da kurşuna diziliyor." dizesi kime aittir? Tabii ki Nazım Hikmet'e...

4-Bir genelev patronunu kahraman ilan ederek onun adına şiir yazan eşcinsel şairimiz kimdir? ECE AYHAN

5-Uzun yıllar resim yapan, mimarlık okurken ilk yazdığı şiirle ödül alan ama şiir yerine romanları ile ünlü, okulunu yarım bırarak kitap okumak için eve kapanan yazarımız kimdir? ORHAN PAMUK

6-Bankacılığı bırakarap seri halde romanlar yazan, romanlarında entelektüel katil tiplemesini işleyen ve daha çok resim, şiir, caz, kitap gibi konularda bir sürü kitaba referans veren yazarımız kimdir? SELÇUK ALTUN

7-109 şiir kitabı olan şairimiz kimdir? FAZIL HÜZNÜ DAĞLARCA

8-Şiir Okuma Kılavuzu kaynak kitabı ile akılda kalan, siyasi çizgisi zikzaklı ama şiiri oturaklı SBF mezunu şairimiz kimdir? İSMET ÖZEL

9-PSK genel başkanı, Sezen Aksu'nun besteleyerek popülerliğini arttırdığı Gülümse şiirinin yazarı şairimiz kimdir? KEMAL BURKAY

10-Aynı soyadla edebiyat dünyasına girmiş, toplumcu gerçekçilik çizgisinde eserler vermiş akraba üç şairimiz kimlerdir? İpucu: En popüler olan şairin "Yaşadıklarımdan Öğrendiğim Bir Şey Var" şiiri mail trafiğinde çok sık karşınıza çıkar. ATAOL BEHRAMOĞLU-NİHAT BEHRAM-ONUR BEHRAMOĞLU

7 Mayıs 2010 Cuma

4 gün yokum gözünüz aydın

Ben tam burada olacağım.
(Eyvah Eyvah'ın çekildiği masada)
Kafa dinleyeceğim.
Siz de bahaneyle kafanızı dinleyin biraz:)

6 Mayıs 2010 Perşembe

KENDİMLE ÇILGIN RÖPORTAJLAR

-Senden başka var mı?
-Yan sanayi yapmıştır ama tavsiye etmem 5.000 km'den sonra ses yapıyo...

-Kaç dişin var?
-At mıyım lan ben? Atsam dişime bakacağına başka yere bak.

-Fırsatını bulsan ne yaparsın?
-Herşeyi yaparım:)))) (Korkun benden)

-Sahibin var mı senin?
-Var ama daha iyi bi teklif varsa oturur konuşuruz.

-Kaç modelsin sen?
-Beni annem 77 modelden yapmış Burda dergilerine bakıp.

-Ağzın kokuyo mu?
-Kırıcı oluyosun ama:(

-Bacakların çarpık mı ne sanki...
-Bacaklarım sütun gibi ama antik değil.

-Yalar mısın?
-Ahh teşekkürler hiç sormayacaksın sandım. Algida Gold mu bu?

Zenginlik başa bela:))))+18

Zengin olsanız ne alırsınız?
Bunu mu?


Yoksa bunu mu?
Ohooo... Hayalgücünüz sıfır!
Millet neler alıyor bakın: http://www.sexy-jewels.com/index1.html