30 Ekim 2009 Cuma

Çok doluyum

bugün pek bi dolu ve üretkenim bi sürü şiir öykü yazdım sanırım daha da yazacağım bloguma da bir kaçı düştü yazdıklarımdan hadi iyisiniz

e insan bi sürü şeyden etkilebiliyor bi filmden bi kitaptan bi mailden hatta bi bakıştan bunları sentezlemezse nasıl insan kalabilir ki?
haftasonu - a-a haftasonu dedim iyi mi bu tatili haftasonu gibi algılıyor bilinçaltım- 4 film izledim birazdan anlatacağım ama güzel bi haber vereceğim önce: spora başladım hep ama hep istediğim bi şeydi erken aklıp tempolu yürümek ve duşunu alıp işe gitmek hiç de zor değilmiş herşey insanın kafasında bitiyor tavsiye ederim


filmlerden biri limon ağacı, sade bir sinema dili, kadınsı bir duyarlılıkla anlatılmış ve bir başkalaşım öyküsü -biliyorsunuz kitabı çok dile çevrildi- aslında alıp okuyacaktım ama kısmet olmadı filmi dvdcide bi anda görünce alıverdim -ama izlemem okumama engel değil- Yüzbaşı Corelli'nin Mandolini'ni de önce izleyip sonra okumuş doğal olarak da kitabını daha çok beğenmiştim -çok nadir eserler film olarak daha güçlü olabiliyor- bu arada Uçurtma Avcısı filmini de seyredeceğim, kitabını çok beğenmiştim bakalım film uyarlaması nasıl?


diğeri reader -çok yaratıcı ve aykırı bir senaryo, iyi oyunculukla pekiştirilmiş, cinselliğin diliyle bezenmiş- Oscar her ne kadar iyi oyunculuğun göstergesi kabul edilmese de Kate Winslet haketmiş

diğeri my life in ruins -başarılı tespitleri ile yunanlıları hatta onların türklere benzeyen yanlarını öyküleştirmeyi beceren ve hayranı olduğum Nia Vardalos'un filmi- evet bu kadını seviyorum, ilk filmi olan My Big Fat Greek Wedding'ten başlayarak sevdim bu şehla ve sempatik kadını bu filmde kendisine başrolde bu kez yunanistan'ın kendisi eşlik ediyor (peki peki ondan da bahsedelim filmde bi de yakışıklı var hele ki denizden çıktığı haline bayılırsınız)


diğer film ise Zeki Demirkubuz'dan, bizden 3. Sayfa! filmin altmetnini, daha derinlerindekileri okuyor hissediyorsunuz izlerken -figüranlarla yapılan tanıtım çekimlerinde, diziler konusundaki sohbetlerde ve onca acılarına karşın sanatçıların resimlerini görünce magazin dedikodusuna dalmalarında çok trajikomik çıkarımlar buluyorsunuz- diğer filmlerine göre daha akıcı bir dili var özellikle D Blok'a göre...

eveet şimdi de blogumuzu resimlerle bezeyelim -ne o hiç tepki vermiyorsunuz kuzum siz beni okumuyor musunuz?-

26 Ekim 2009 Pazartesi

günlükvari


* wakan tanka en sadık okuyucum kendisine teşekkür ediyorum bir kişi bile bu blogu okuduğu sürece blog yaşamaya devam edecek çünkü sanat sanat için değil toplum içindir:)) hehe...

*haftasonu bir düğün bir cenazeye yakın bi şey vardı gündemde önce bi hasta ziyareti sonra cenaze -şimdi ben cenazeden bahsettim diye blogu terkedermişsiniz- ama ölüm de hayata dair ve zincirlikuyu mezarlığının kapısından pazar günü geçerken gördüğüm gibi evet her canlı ölümü tadacaktır

*hücre 2 filmine başladım ve her zamanki gibi uyuya kaldım ama mutlaka izleyeceğim -ilkine bayılmıştım gerilimi de fantastik efektleri de çok etkilemişti- ne zaman çevrilmiş 2.si hiç duymamışım bak -aslında başka bi film izleyecektim tesadüfen buldum bu filmi-

*dün maçı seyretmedim sonucu bile merak etmedim:) tüm futboldöverler buraya lütfen

arka planı değiştirdim yine:)

24 Ekim 2009 Cumartesi

yıldızlı pekiyi

*yine cumartesi yine işteyim -size ne di mi?- içimden çalışmak gelmediği için çalıştığım da söylenemez ama çalışmazsam bu işler nasıl bitecek?

*kişisel bir blogta insan saçmalama veya mahremiyet özgürlüğünü elinde tutunca apışıp kalıyormuş yaa onu anladım ne anlatmal derdi aslında ağır bir sorumluluk

*ne dinlemek istersiniz? pehlivan tefrikası gibi seviştiğim insanları anlatsam olmaz, kürt açılımı sizi gerer, yüzeysel yorumlar yapsam samimiyeti olmaz sonuçta yine küçük dertlerimize dönüyoruz gündelik sıkıntılarımıza ve herkes gibi onları serpiyoruz ortalığa ama ne oluyor biliyor musunuz birileri -ama mutlaka birilieri- birebir aynı sorunları yaşamasa da yalnız olmadığını görecek senin o sorunu altetmenden belki sorun çıkaracak ya da sana çözüm üretirken kendi derdini unutacak

*bugün yıldızlı pekiyilerle doldurdum blogumu ama işin garibi son günlerde okunma oranlarım düştü insan okunmak istiyor yaw

*okumak dedim de... sizi kandırdım Kanatsız Kuşlar'ı okuyacağım deyip Erasmus'un Deliliğe Özgü'sünü okudum biliyorum ayıp ettim ama bi kitabı daha aradan çıkardım fena mı?

*peki ben bu yıldızlı pekiyileri niye verdim?

(arkaplanı sıkıldıkça değiştireceğim ne demiştik bu blogta en büyük kural kuralsızlık)

23 Ekim 2009 Cuma

ahan da buyrun

bu sanal alem çok tehlikeli abi şimdi de yoğun bi şekilde evi kokutarak hastalıktan korunmayla ilgili şamanist bir adete inandırmaya çalışıyorlar ve biri -muhtemelen bunu uyduran kişi- bi tarafıyla gülerek acaip eğleniyo:))

rivayete göre her odaya soğan koyarsak soğan grip mikrobunu curk curk emecekmiş:)) artık köşe yazarları da bu dedikoduyu neredeyse bilimsel bi buluş gibi sunmaya başladı (bknz: yalçın bayer 21/9/2009 tarihli yazısı)

bu alaycı zihniyet:) bu çağın yeni oyunu daha önce de insanlara zeytin çekirdeklerini beşer onar yutturmuştu bize

Soğan hakkında gönderdiğim yazıya doktor bir arkadaşımın verdiği cevap aşağıdadır… "kuaförünüzün anlattığı herşeye inanmayın. Grip (influenzavirüs) bir bakteri değil virüstür ve 1919 yılında kullanılan basit bir ışık mikroskopunda görülmesi asla mümkün değildir. dolayısıyla soğanın virüsü absorbe etmesi saçma bir hikaye. tüm bu meselenin ilaç tekellerinin bir oyunu olabileceği konusunda herkesin şüphesi var, ama çare soğanda değil...
sevgi ve selamlar"

22 Ekim 2009 Perşembe

daldan dala ve ben



Yaa reklam yapsam beni asarlar mı? amaan kim ne derse desin ben bu kanalı seviyorum ve -ola ki bilmiyorsanız diye- adını yazacağım hatta internetten dinlemeniz için linkini de vereceğim:


http://www.radyovoyage.com/ 107,4'ten çıkıyor ayrıca konuşma yok reklam yok (yoksa birazcık var mıydı ama demek ki rahatsız etmiyor) saçmalayan yok dinlendirici müzikler...dünya müzikleri... zaman zaman etnik müziğe dönüşüyor bazen mistik rahatlatıcı kitap okumak için ideal deneyin bence


Eğer radyomu açmamışsam chansonlarımı dinliyorum iphone'umdan -havamı da atarmışım- iğrencim durun yaa hemen kızmayın beni tanıyın diye yazıyorum bunları bu paragraftan bilmeniz gereken sadece Fransız Chansonlarına olan tutkum




bi de gereksiz bir detay sabah her zamanki gibi acele çıktım C.Dickens'ın Bir Noel Şarkısı'nı bitirmiştim ve ince bir kitap aldım adına bile bakmadan kütüphanemden geçen gün bitirdiğim O.Wilde'ın öykülerini almışım servise binince bi açtım şok neyse ki işyerimdekiğ çekmecemde hep yedek kitabım vardır o yüzden bir kaç kitabı birden aynı anda okuyorum


daha önce okuduğum Yüzbaşı Corellinin Mandolini'in yazar taptığım yazar Louis Bernieres'in Kanatsız Kuşları var çekmecemde şimdi ondan devam edeyim gerçi bu kadar kalın bir kitabı yanımda sürüklemek de zor oluyor çünkü sabahları servisle geliyorum ama akşamları 3 minibüsle gidiyorum:(( ille de okumak istediğim için sarsıla sarsıla elimde koca kitap biraz zor oluyo ama napalım konsantre oldum mu hiçbiri rahatsız etmez beni

(aslında şu kapağı eklemiştim ama baktım blogumun renklerine uymuyor kırmızı diye sağ üstteki kapağı koydum)


bi öykü yarışmasına katıldım 2 ay önce sonucu ise 2 ay sonra belli olacak çok merak ediyorum ne zormuş beklemek yaw öyküm bilimkurgu iddialı mıyım evet ama birincilik de sürpriz olur:)) ikinciliğe fitim bak ona göre sevgili jüri üyelerim


izleyici sayım beşe çıktı yaşasın beni sizler varettiniz sağolun varolun demiyceem yeter dağılın:)))



not: şimdi etiketleme yaptım da bu yazımda ne çok şeyden bahsetmişim yaw genelde konu bulmak zor gelir


bi de ben bi edebiyat sitesinde yazıyorum ve imla kurallarına riayet etmeyi çok severim ama bu blogtaki temel kural(ım) kuralsızlık o yüzden mecburen katlanacaksınız

noktalama işaretleri imla kuralları düşünce akışımı yavaşlatıyor naapiim:(

21 Ekim 2009 Çarşamba

üzgün üzgün üzgün yurdum


bundan 3-4 ay önce ümraniye dolmuşundayım, ayakta sıkış tepiş giderken bi yandan Elif Şafak'ın Aşk'ını okuyorum ve insanlar garip garip bakıyor özellikle iki kızın benden bahsettikleri hallerinden belli en sonunda biri laf attı


-kitap güzel mi?

-evet dedim, doğrusu ya ümraniye dolmuşunda böyle bir soru beklemiyordum

-ben de aldım ama daha okumadım, dedi

sonra da baklayı ağzından çıkarıverdi

-bu kitabı ilk kez bir erkeğin okuduğunu görüyorum

sebebi belli: kitabın rengi ve de adı

kitap okuyan sayımız o kadar az ki bana pembe dizi okuyan adam muamelesi yapıyorlar

umruma bile koymadım ama Elif hanımın yayınevi umursamış ve gri kapakla çıktı:)))

17 Ekim 2009 Cumartesi

Makyaj


bloguma makyaj yaptım beğenin diye Hüyoop kime diyom bi kimseler çıkmayacak mı okuyacak? boşuna mı yani bunca çaba? içerik de önemli ama görsellikle düşürmezsem ağıma sizi nası zehirliyceem sonra?

bugün cumartesi ve ben mesaiye geldim 5 dakka çalışıp 5 dakka kaytarıyorum aslında kaytarmak da değil bloguma çalışıyorum

yine canım sıkılıyor koca bir ay daha devireceğim

oturup ağlayın diye demiyorum ama marş basmıyo işte bi omuz atıverin artık